TÜRKİYE-AZERBAYCAN İLİŞKİLERİNİN, TARİHSEL SÜRECİN HER YÖNÜYLE: SİYASİ, İKTİSADİ VE KÜLTÜREL BOYUTLARIYLA ANALİZİ
ANALYSIS OF TURKEY-AZERBAIJAN RELATIONS, WITH ALL ASPETCS OF HISTORICAL PROCESSES: FROM THE POLITICAL, ECONOMIC AND CULTURAL DIMENSIONS
ÖZET
Bu çalışmada, tarihsel süreç içerisinde Türkiye-Azerbaycan İlişkileri her boyutuyla ele alınmıştır. Esas olarak siyasi gelişmeler ışığında iki ülke arasındaki iktisadi ilişkiler irdelenmiş ve bazı varsayımlar üzerinde durularak belli başlı öneriler sunulmuştur. Çalışma, iki ülke arasındaki ilişkileri, ta Safevi-Azerbaycan ve Osmanlı-Türkiye ilişkilerine dayandırmış, bundan sonraki yakın dönem tarihimizin Kurtuluş Savaşı döneminde Azerbaycan’ın Osmanlı’ya uzattığı Kardeş Yardımını(Tarihe “Kardeş Kömeği” diye geçen terim) araştırarak, Atatürk dönemi Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinden dersler çıkarılması gerektiğini savunmaktadır.
Çalışma, eski dönem, yakın dönem ve son dönem olarak iki ülke arasındaki ilişkileri farklı boyutlarıyla ışıklandırmaktadır. Son dönem dediğimizde Türkiye’nin AK Parti Hükümetinin Azerbaycan’a yönelik çok yönlü dış politika örnekleri incelenmiş ve Azerbaycan Devletinin, Aliyev dönemi Türkiye’ye yönelik kardeş devlet politikaları araştırılmaktadır. Modern Azerbaycan Devletinin kurucusu merhum Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar ALİYEV’in sözüyle, Türkiye ve Azerbaycan iki devlet bir millettir tezine kuvvet veren bu çalışmada, Türkiye Devletinin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Paşa Atatürk’ün sözleri ”Dostumuzun sevinci bizim sevinicimiz, Azerbaycan’ın kederi bizim kederimizdir.” bir birinden ayrılmamaktadır.
Anahtar Kelimeler: Türkiye, Azerbaycan, Kardeş Kömeği, Türkiye-Azerbaycan İlişkileri, İki Devlet bir Millet.
ABSTRACT
In this study, the Turkey-Azerbaijan relations in the historical process are discussed with each size. In the light of the political developments, the economic relations between the two countries were examined and some assumptions were made and some suggestions were presented. The study investigates, relations between the two countries, until the Safavid-Azerbaijan and has based the Ottoman-Turkey relations, in Azerbaijan during the next near-term history of our Liberation War of the Brothers Help Ottoman extend (Date to "Brother handle-help," he said term) researching, Atatürk era Turkey -Azerbaijan argues that the lessons should be removed from relations.
The study illuminates the relations between the two countries in the past, last and last period. Recently, we also examined Turkey's multifaceted foreign policy towards Azerbaijan samples of the AK Party government and the Government of Azerbaijan, Aliyev period being investigated brother state policy towards Turkey. The founder of modern Azerbaijan State with the late Azerbaijani President Heydar Aliyev said, Turkey and Azerbaijan are two states, one nation thesis force that in this study, led by Mustafa Kemal Pasha Ataturk's words of Turkey's State "Friendly our joy, our Joy, Azerbaijan's sorrow is our sorrow. ”Is not separated from one another.
Keywords: Turkey, Azerbaijan, brother handle(Help), Turkey-Azerbaijan Relations, Two States one nation.
GİRİŞ
Bugün Türkiye ve Azerbaycan iki kardeş ve dost devletlerdir. Her iki devlette yaşayan millet aynı etnik kökene mensuptur. Türkiye’de yaşayan Türkleri Azerbaycan’da meskunlaşmış Türklerden ayıran tek özellik sadece kimlik farklılığı ve biraz da dilde olan bazı gramer farklılıklardır. Aslında dil farklılığının mevcut olması çok doğaldır. Çünkü, Türkiye içinde bile Erzurum’da yaşayanla, İstanbul’da yaşayan Türkün Türkçe’si arasında belli bir şive farklılığı bulunmaktadır. Tabiatıyla Azerbaycan ve Türkiye her ne kadar aynı ırktan gelen insanların yaşadığı iki ayrı devlet olsa da, sonuç olarak arada coğrafi farklılık mevcuttur. Bu yüzden Azerbaycan devleti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında bugün siyasi boyutlara varan ilişkilerin olması çok doğaldır. Son iki yüzyıllık süreci incelediğimiz zaman Azerbaycan ve Türkiye’nin tarihsel olaylar çerçevesinde birbirlerine iyi günde ve kötü günde kenetlendiklerinin şahidi olmaktayız. Önce 1918 yılında Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti kurulduğu zaman, Osmanlı Azerbaycan’a kardeş elini uzatarak, Azerbaycan’ı Rus istilasından korumuştur. Daha sonra ise Osmanlı’nın dış güçlerce parçalanarak, yerini Türkiye Cumhuriyeti’ne bıraktığı bir dönemde Türkiye bir Kurtuluş savaşı mücadelesi vermiştir. Kurtuluş savaşında Azerbaycan diğer Türk Cumhuriyetleri gibi yardımını Türkiye’den esirgememiştir.
En son olarak, 1990 yılında Sovyetler Birliği dağılınca, Azerbaycan’ı tanıyan ilk devlet yine Türkiye olmaktadır. 1990 sonrası artık dünyada yeni düzen başlamıştır. Bu anlamda Türkiye’den Azerbaycan’a iktisadi alanda yatırımlar gerçekleştirilmiş, karşılığında Azerbaycan’la Bakü-Tiflis-Ceyhan Hattı projesi gerçekleştirilmiştir. Bu proje Türkiye ve Azerbaycan için son derece önemlidir. Azerbaycan petrol rezervlerini artık Avrupa pazarlarına çıkarma imkanı elde etmiştir. Bakü Supsa Novorossisk hattına alternatif olarak bugün artık BTC bulunmaktadır. Ekonomik, kültürel, sosyal alanlarda iki devlet arasında bir çok önemli antlaşmalar mevcuttur. Azerbaycan ile Türkiye arasında 1990 sonrası imzalanan öğrenci değişimi programlarıyla Türkiye’den Azerbaycan’a öğrenciler gitmekte, Azerbaycan’ın çeşitli Üniversitelerinde başarılı bir şekilde eğitim almaktadırlar. Aynı şekilde Azerbaycan’dan Türkiye’ye her yıl binlerce öğrenci eğitim almak için gelmektedir.
Bütün bu tarz projeler Azerbaycan ve Türkiye arasında her alanda işbirliğinin gelişmesine hizmet etmektedir. Aynı zamanda bu projeler gelecek için birer yatırım amacı da gütmektedir. Mesela Azerbaycan’dan Türkiye’ye gönderilen bir öğrenci, Türkiye’nin siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarına bu ülkede yaşadığı için vakıf olmaktadır. Aynı şekilde Türkiye’den Azerbaycan’a gelen öğrenci de Azerbaycan’ın bahsettiğim şartlarını öğrenecektir. Dolayısıyla yakın gelecekte, mesela 10-20 sene sonra Azerbaycan ve Türkiye devletlerinde bu kişiler diplomasi alanına yerleştirilecekleri zaman iki devlet arasında son derece sıkı bağlarla bağlanmış bir ilişki meydana çıkacaktır. Üstelik bu Türkiye’nin sadece Azerbaycan’a yönelik değil, diğer tüm Türk Cumhuriyetlerine yönelik olan faaliyetlerini de kapsamaktadır ve aynı olay diğer Cumhuriyetler için de geçerli ola gelmektedir. Bunun ötesinde, bu devletler arasında ortak dil birliği projesi de gerçekleştirilebilir.
Azerbaycan Cumhuriyeti 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin çöküşünün ardından bağımsızlığını resmen ilan etmiştir. Bunu müteakiben Azerbaycan’ı ilk defa tanıyan devlet Türkiye olmuştur. Aynı dil, din, tarih ve ırk köküne sahip olan Azerbaycan ve Türkiye bu tarihten itibaren aralarında her türlü ekonomik bağları kurmaya başlamaktadırlar. 1991 öncesi Azerbaycan SSCB dahilinde bir ülke olduğu için Türkiye ile ayrıca hiçbir ekonomik ilişki içerisinde olmamıştır.
Türk işadamlarının Azerbaycan’da telekomünikasyondan gıdaya, lokantadan fabrikaya her türlü alanda yatırımları bulunmaktadır. Türk işadamları Azerbaycan’da 1 milyar dolar düzeyinde bir yatırım yapmışlardır. Bugün Bakü sokaklarında neredeyse %50 civarında Türk lokantaları, dönerciler, baklavacılar, tatlıcılar ve akla gelecek tüm sektörlerde Türk işadamlarının işletmeleri bulunmaktadır. Azerbaycan’da yine Kafkas Üniversitesi de Türk işadamları tarafından yapılan bir Üniversite olmaktadır. Bunun dışında Türk liseleri de mevcuttur Azerbaycan’da. Özetlersek bugün Azerbaycan’da ekonominin her alanında bir Türk firması faaliyet göstermektedir. Bu başka türlü de olamazdı. Azerbaycan nüfus olarak 90% Türklerden ibarettir. Aynı kültüre sahip iki devlet arasında bu tarz münasebetlerin olması oldukça normaldir. SSCB’nin çöküşü sonrası Azerbaycan’da TRT yayınlanmaya başladı. İnsanlar TV’de kendi dillerinde yayın izlerken kardeş Türkiye hakkında TRT vasıtasıyla bir çok bilgi edinmişlerdir. Azerbaycan ve Türkiye arasında Azerbaycan Türk İşadamları derneği ve benzeri çeşit bazı birlikler ve örgütler kurulmuştur. Türkiye ile Azerbaycan arasındaki çok boyutlu ilişkilerin gün geçtikçe artması ve arttıkça verimli olması çok güzel neticeler ortaya koymaktadır. Azerbaycan ile Türkiye arasında çok derin kültürel dostluk bağları ve miras, dostluk ve kardeşlik bağları mevcuttur. Bu bağlamda Türkiye Azerbaycan ilişkileri oldukça dikkate değer bir konuma sahip olmaktadır. Türkiye ile Azerbaycan arasında iktisadi, ister siyasal ve dostluk ilişkileri çok derinleştirilmelidir.
Bu çalışmanın yazılma amacı da dolayı yollarla buna hitap etmektedir. Türkiye’de hemen herkes Azerbaycan nüfusunun da Türk olduğu konusunda bilinçlendirilmelidir. İşte bu engeli aştığımız zaman her şey yoluna oturacaktır. Türkiye’de bazı kesimler Türk olmadıkları için bu gerçeği yadsımaktadırlar. Bazıları ise eğitimsiz oldukları için bu önemli gerçeği es geçebilmektedirler. Fakat bunun düzeltilmesi gereklidir. Bunu düzelttiğimiz zaman her alanda işbirliğimiz mevcut olacak ve aşılması zor hiçbir şey kalmayacaktır. Türk Dünyası için ortak bir proje söz konusu olabilmektedir. Bu bağlamda ortak para birimimiz “Türki” diye adlanabilir. Örneğin Azerbaycan Türkiye ilişkilerine yeni boyut kazandırmak amaçlı devletlerarası garantörlük anlaşmalarına her iki devletçe imza atılabilir. Türkiye Azerbaycan ilişkileri denilince süre olarak, Azerbaycan Cumhuriyetinin kuruluşundan sonra geçen son 10 yıllık zamanı kastediyoruz. Bu süre Ebulfez Elçibey Dönemi (Haziran 1992-Haziran 1993) ve onu takip eden dönem olarak ayrı-ayrı ele alındığı gibi bu iki soydaş toplumun 10 yıllık ilişkileri bir bütün olarak da çeşitli çalışmalarda ele alınmıştır. Bu itibarla biz yakın geçmişi başlangıcından itibaren ele almayıp son döneme ve daha ziyade son bir yıla yoğunlaşmayı düşünüyoruz.
Türkiye Azerbaycan ilişkilerinin çeşitli safhaları ile diplomasi, enerji, ticaret, eğitim, kültür, iletişim gibi boyutları vardır. Bu alanı daraltıp bir noktada yoğunlaşmak itibariyle bunları ayrı-ayrı ele almayıp merkezine etno sosyal yapıyı oturttuğumuz bildirimizde bu türden konu başlıklarına zaruret duyulunca değineceğiz. Konu sosyal yapı itibariyle ele alınıp ve son bir yıldaki gelişmelere öncelik verilecek olunca; Azerbaycan Türkiye ilişkilerini, Azerbaycan-İran ve Türkiye-İran ilişkilerinden bağımsız olarak ele almak mümkün değildir. Türkiye, Azerbaycan ve İran'ın demografik yapısı etno-sosyal özelliği ön plana çıkarıyor. Bu üç ülkedeki hakim etnik unsur Kafkasya'nın, özellikle de Güney Kafkasya'nın sorunlarının çözümünde büyük ölçüde tayin edici faktördür. Bu anlamda Türkiye, Azerbaycan kadar Kafkasya ülkesi ve Azerbaycan da İran ve Türkiye kadar Ortadoğu ülkesidir Sorunların doğması ve çözümünde siyasi sınırlar kadar demografik sınırlarda tayin edici olmaktadır.
"Milletlerin etnik kimlikleri ile yerküre üzerinde dağılımları farklı idari yapılanmalar adı altında da olsa onlara üstünlükler sağlarken bu özellikten rahatsızlık duyan diğer milletler aralarında korunmacı veya saldırgan ittifaklar kurabilirler."
Bölgenin son 10 yılda tekrar sahnelenen tarihi Ermeni meselesi enerji faktörüne bağlı olarak yine adı geçen bu üç ülkenin gündemine oturmuştur. Bizim bildirimizin ağırlık merkezini Türkiye-Azerbaycan ilişkilerini ele alırken öncelikli olarak bu üç bölgenin olmak üzere sosyal yapıları ile bağlantılı olarak yakın çevre ülkeleri teşkil edecektir. Toplumların, bu arada milletlerin- insan potansiyelleri top yekun milli potansiyelin ölçülmesinde bir kıstas olmaktadır. Nüfusça fazla olan toplum bu özelliği ile üstünlük elde etmiş olmaktadır. Homojen kitlelerin bu güç itibariyle heterojen kitleler karşısında onlara avantaj sağlamaktadır. Şüphesiz bir toplumun güçlülüğü için sadece nüfus üstünlüğü yeterli değildir. Farklı etnik özellikler arz eden toplumlarda bu farklılık çok kere dezavantaj oluştururken, bir ülkenin başka bir ülke içerisindeki etnik uzantısı ona avantaj. muhatabına ise dezavantaj sağlamaktadır. Bazı uluslar bu tür demografik dağılımdan emperyal çıkarlar gütmüşlerdir. Ermeni lobileri buna bir örnek teşkil eder. Ermeni diasporası Ermeni etnik kimliğini Ermeni çıkarları adına başarılı bir şekilde kutlanmıştır. Bazı uluslar da dünya coğrafyasının neresinde hangi devlet adı ile yaşıyor olsalar da mensup oldukları milliyet onların hedef olarak kabul edilmeleri için yetmektedir. Ermeniler itibariyle Türklüğün durumu budur.
Çok eski bir tarihe sahip olan Azerbaycan bir çok kavimler için geçit bölgesi olmuştur. Azerbaycan adının Büyük İskender’in ölümünden sonra (M.Ö.323) burayı yöneten komutanlardan Atropates’ten geldiği söylenmekle birlikte Mecusi diniyle ilgili olarak “Od” anlamındaki Azer ve “Muhafız” anlamındaki Baygan kelimelerinden geldiği, Odlar Ülkesi anlamına gelen Azerbaycan olarak adlandırıldığı belirtilmektedir. Bütün bunların yanında bölge adının çok eski dönemlerden beri burada hakimiyet süren Hazar (Kasar) Türklerinden geldiği daha kuvvetli ihtimal olarak belirtilmektedir.
İlk bağımsız Azerbaycan Devleti 28 Mayıs 1918 tarihinde Çarlık Rusyası’ndan bağımsızlıklarını kazanmış olan vilayetlerin birleştirilmesi ile “Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti” olarak kurulmuş ve Cumhurbaşkanlığı’na da Mehmet Emin Resulzade getirilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu yeni Azerbaycan Devletini derhal tanımıştır. Bu dönemde yeni Azerbaycan Devleti bir taraftan iç karışıklıklarla uğraşırken, diğer taraftan da Rusya, Ermenistan ve İran’ın saldırıları karşısında direnmeye çalışmış ve Osmanlı Devleti’nden yardım istemiştir. Bu dönem aynı zamanda Batılı Devletlerin Azerbaycan’ın zengin petrol kaynaklarını keşfetme dönemine rastladığından Azerbaycan’daki Türk unsurunu ortadan kaldırmak için Ermenistan, Rusya ve İran’ın yanında Alman ve İngilizler de Türklere karşı cephe almışlardır. Osmanlı Ordusu işgal edilmiş olan Azerbaycan topraklarını kurtardıktan sonra bölgeden çekilmiştir.
Sürekli istikrarsızlık içinde bulunan Azerbaycan’ın bu bağımsızlığı ancak 23 ay devam etmiştir. 1920 yılında 27 Nisan’ı 28 Nisan’a bağlayan gece Sovyet Kızılordu’sunun Azerbaycan’ı işgali ile bağımsız Azerbaycan Devleti sona ermiştir. Bu tarihten sonra başlayan 70 yıllık bir sürede “Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti” olarak Sovyetler Birliği’ne bağlı 15 Cumhuriyetten biri olmuştur. İlk bağımsız Azerbaycan Devleti Türk tarihi boyunca adı “Demokratik Cumhuriyet” olan ve Latin alfabesini ilk benimseyen Türk Devleti olması bakımından önem taşımaktadır
Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla bağımsızlığını kazanan Türk Cumhuriyetleri ve bu arada Azerbaycan hakkında son günlerde basınımızda çokça yazılar, kitaplar ve raporlar neşredilmektedir. Ancak bu yayınların genelde orijinal kaynaklara dayanmaması ve bir kısım araştırmacıların gerekli özeni göstermemesi sonucu bu kardeş Cumhuriyetler hakkında Türk kamuoyu yeni yeni bilgi sahibi olurken aynı zamanda yanlış bilgi sahibi de olmaktadır. Mesela bu konularda ciltlerle kitaplar neşreden kimi araştırmacılarımız, etkin yazılarıyla tanıdığımız kimi köşe yazarlarımız Azerbaycan nüfusunun hala 6 milyon olduğunu (buna 5 milyon diyen araştırmacılara da rastlamaktayız) ve Azerbaycan nüfusunun %10'unu Ermenilerin teşkil ettiğini hiçbir araştırmaya gerek görmeden rahatlıkla yazabilmekte, söyleyebilmektedirler. Örneklerini çoğaltabileceğimiz bu tür bilgiler bazen büyük gazete ve dergilerimizde kendine yer bulabilirken bezen de büyük kuruluşlarımızın yayını olarak yayınlanabilmektedir. Maalesef ki eleştiri mekanizmasının pek rastlanılmadığı ülkemizde etiket sahibi araştırmacılarımızın basit gibi görünen bu tür bilgi yanlışlıklarının Azerbaycan ve bütün Türklük davasına verdiği zararların herhalde farkında olmasalar gerek
Türkiye gibi genç nüfus ağırlıklı bir nüfus yapısı olan Azerbaycan'ın toplam nüfusu (resmi istatistiklerin aksine) 7.800.000 kişidir. Bu nüfus oranının içerisine Ermenistan'daki yurtlarından kovulmuş yaklaşık 300.000 Azeri Türkü, Özbekistan ve diğer bölgelerden kovularak yurtsuz kalan ancak Azeri Türklerinin kucak açtığı Ahıska (Meshet) Türkleri, Sovyet ordusundan ayrılan Azeri gençleri ve yine diğer cumhuriyetlerden ülkelerine dönmeye başlayan Azeri Türkleri'ni de dahil etmek gerekir. Tabi Azerbaycan'dan göç eden yabancıları da bu hesaba katmaktayız. Eski Sovyet Cumhuriyetleri içerisinde nüfusun en hızlı artığı cumhuriyetlerden birisi olan Azerbaycan nüfus itibariyle ittifak içerisinde 6. sırada bulunmaktaydı. Ülke nüfusu Sovyet hakimiyeti yıllarında (1920-1990) yaklaşık 5.5 milyon kişi yani yaklaşık 3.8 defa artmıştır. Azerbaycan nüfusu Stalin dönemindeki kırgınlar (katliamlar), sürülmeler ve II. Dünya savaşı neticesinde çok az bir gelişme göstermiş ve savaş yıllarında durma noktasına gelmiştir. Savaş yıllarında meydana gelen ölümler neticesinde gerilemeye yüz tutan nüfus artış hızı savaştan sonra tekrar hız kazanmaya başlayarak 1957-67 yılları arasında %3.4-3.5'e çıkmıştır. Hatta 1960 yılında her 1000 kişiye düşen doğum oranına göre (42.6 kişi) SSCB içerisinde en yüksek nüfus artışının yaşandığı yer olmuştur. Ülkedeki hızlı nüfus artışı doğum oranının yüksek olmasıyla ilgilidir.
Azerbaycan'da doğal dengenin bozulması neticesinde ölüm oranında hızlı bir artış gözlenmiştir. Bir zamanlar sanayinin bölgeye girmesinden önce dünyanın en uzun ömürlü insanlarını barındıran ülke olan Azerbaycan şimdi hem en uzun hem de en kısa ömür sürenlerin yaşadığı bir memleket olmuştur. Onun sanayi şehirlerinde ortalama yaş haddi çok aşağılarda kalırken sanayinin ve dolayısıyla da zehirli atıkların ulaşamadığı temiz ve saf kalmış dağlarda yaşayan insanlardan 100 yaşını aşanların sayısı hiçte az değildir.
[1] KALAFAT, Dr. Yaşar, Çukurova Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi, ASAM Kafkasya Araştırmaları Masası Başkanı, “Türkiye Azerbaycan İlişkilerine Etno-Sosyal Bir Yaklaşım”; www.avsam.org
[2] http://www.tusiab.org/index.php?MID=views&viewid=45 ; 22 Aralık, 2004
[3] http://www.turksam.org ; 22 Aralık, 2004
DEVAMI HAFTAYA