Anatolia Restoranda gerçekleştirilen, sendika üyelerinin de hazır bulunduğu yemekli toplantıda, Türk Eğitim Sen Kars Şube Başkanı Fahretttin Şimşekler’in selamlama konuşmasının ardından söz alan genel başkan yardımcıları, başta öğretmenler olmak üzere tüm eğitim camiasının sorunlarını ve sendikal faaliyetlerin önemini dile getirdiler. Konuşmalardan sonra sendika üyeleri arasında istişareler yaptı. Üyelerin sorunları dinlendi ve sorunların çözümü ve çözüm önerileri ile ilgili sürdürülen çalışmalar ele alındı.
FUAT YİĞİT: “TÜRK EĞİTİM SEN, 210 BİN KİŞİLİK BÜYÜK BİR AİLEDİR”
Toplantıda konuşan Türk Eğitim Sen genel başkan yardımcısı Fuat Yiğit, Türk Eğitim Sen’in hali hazırda üyelerinin aile bireyleri hariç 210 bin kişinden oluşan güçlü bir aile olduklarını söyledi. Bu günlere kolay gelmediklerini de belirten Yiğit: “Bizler bugünlere kolay kolay gelmedik. Buralara birçok badireler atlatarak geldik. Biz bugünlere aniden, gazlarla, hormonlarla, paralarla, makam ve mevki ile gelmedik. Bu siyasi erk başa geldiği zaman Türk Eğitim Sen üyeleri 125 bin idi. Ama o makam ve mevki için gidenlerin sayısını bir düşünün. Emekli olanlar ve vefat edenler oldu. Üyelerimize makam ve mevki dağıtmadan hep büyüdük. Biz üyelerimize sadece onurlu bir sendikacılığı ve hakkı vaat ettik. Doğruyu söyledik ve hep doğrudan yana olduk. Öğretmenler olarak ‘nöbete düzen istiyoruz’ dedik, ‘mümkün değil’ dediler. Ama sonuçta kazandık. Sendikacılık mücadele etmek demektir. Siz talep edersiniz, mücadele edersiniz, eylem yapar ve kamuoyu oluşturursanız, alanlara inersiniz ve hakkınızı alırsınız. Bu türden mücadelenin en iyi yeri sendikadır. Sendika mücadele yeridir. Üye olarak ta mücadele etmek önemlidir. Birileri gibi kenara çekilip ‘nasıl olsa bunlar mücadele ediyor’ dememeliyiz. Ama sizler Kars gibi bir yerde olduğu gibi Türkiye’nin her yerinde renginizi de belli ettiniz, kimliğinizi de belli ettiniz. Hiçbir şeyden çekinmediniz. Çünkü siz her yerde aynı şeyi söylediniz. Çünkü biz Türkiye’nin her yerinde aynı şeyi konuşuruz, aynı şeyi söyleriz. Bugün de Kars’tayız. Bugünde Kars’ta aynı şeyi söylüyoruz ve iki hafta önce de Hakkari’de de aynı şeyi söyledik. Biz birileri gibi bazı illerde Milliyetçilik, bir başka ilde Atatürkçülük, başka bir ilde ümmetçilik yapmayız. Ana dili savunup Kürtçe afiş de bastırmayız. Biz İzmir’de ne dedikse Kars’ta da aynı şeyi söyleriz.” Dedi.
MEHMET YAŞAR ŞAHİNDOĞAN” BİZ BU ÜLKENİN BİRLİĞİNDEN VE BÜTÜNLÜĞÜNDEN YANAYIZ”
Yiğit’in ardından konuşana Türk Eğitim Sen genel başkan yardımcıları Mehmet Yaşar Şahindoğan da, Türk Eğitim Sen olarak öncelikli olarak bu ülkenin birliğinden ve bütünlüğünden yana olduklarını söyledi.
Türk Eğitim Sen’li olmanın aynı zamanda bir duruş olduğunu da belirten Şahindoğan: “Türk Eğitim Sen sadece bir sendika değildir. Türk Eğitim Sen’li olmak da sadece sendikalı olmak değildir. Türk Eğitim Sen’li olmak bir duruştur. Türk Eğitim Sen’li olmak, bu ülkenin birliğinden, bütünlüğünden, bayraktan, devletten, dinden, milli değerlerinden yana tarafım demektir. Aynı şekilde başka sendikalara üye olmak da başka başka taraflarda olmak demektir. Onun için Türk Eğitim Sen’i sadece bir sendika olarak görmeyin. Evet, sendikacılık yönümüzde var. Hem de sendikacılığımızı çok iyi yapıyoruz. Bize üye olmayanların bile gıpta ile baktığı ‘bu işi siz iyi yapıyorsunuz’ dediği bir sendikacılık yapıyoruz. Ancak bunun yanında yeri geldiğinde bayrağımızdan, devletimizden, ordumuzdan ve ülkemizin bölünmez bütünlüğünden yana tavır koyuyoruz ve taraf oluyoruz. Geçtiğimiz günlerde ordumuzun bölücü terörü yok etmek amacıyla başlattığı barış pınarı harekâtında da devletimizden yana olduk. Ancak devletimizi yöneten siyasi iktidarlarla da işveren oldukları için sonunda kadar bir sendikal mücadeleyi geçmişte olduğu gibi bugünde yapıyoruz.”dedi.
AĞUSTOS AYINDA GERÇEKLEŞTİRİLEN TOPLU SÖZLEŞME KAPALI KAPILAR ARINDA YAPILDI
Hükümet ile yetkili sendika tarafından geçtiğimiz Ağustos ayında gerçekleştirilen toplu sözleşmenin kapalı kapılar ardında yapıldığını da ileri süren Türk Eğitim Sen genel başkan yardımcıları Mehmet Yaşar Şahindoğan: “Ağustos ayında bir toplu sözleşme süreci yaşadık. Birçok şey kamuoyunun gözü önünde oldu. Kapalı kapılar ardında pazarlıklarda oldu. Gece yarısı Çalışma Bakanlığı koridorlarında görüntülenenler oldu. Bunlar sendika başkanıydı. Yıllardır her toplu sözleşme döneminde olduğu gibi bu toplu sözleşme döneminde de yine çalışanlar aldatıldı ve kandırıldı. Toplu sözleşme görüşmesi değil toplu sözleşme tiyatrosu sahnelendi. Bir tiyatro oyunu izledik. Her kes kendisine verilen sözü yerine getirdi. İktidar ve yetkili sendika istiyormuş gibi yaptı ve daha sonra da anlaşamamış gibi yaptılar. Konu hakem heyetine gitti. Hakem heyeti de iktidarın verdiğinin aynısını verdi. Türkiye Kamu Sen toplu sözleşme süreci içerisinde yetkili sendika olmamasına rağmen imza yetkisi olmamasına rağmen hakem heyetine gitmeyi, etkisi olmamasına rağmen çalışanların hak ve çıkarları adına dedi ki ‘gelin eylem yapalım. Memurlara verilen teklif edilen bu zam oranları sefalet zammıdır. Bu zamlar kabul edilemez’ dedik. İş bırakma eylemi yapalım diye yetkili sendikaya çağrıda bulunduk. Ancak varlığını siyasi iktidara borçlu olanlar, velinimeti siyasi iktidar olanlar hiç bir karşı duruş ortaya koyamadı. Zaten onlardan sendikacılık bekleyen de yoktu. Aslında toplu sözleşme öncesinde herkes biliyordu bir tiyatro oyunu oynanacağını, çalışanların istediğini alamayacağını biliyordu. Çünkü bu sendikayla bu yetkili sendika ile hiçbir hak elde edilemez. Çünkü bu yetkili sendika aslında sendika değildir, çalışanların arasına yerleştirilmiş, onlardan görülen bir Truva atıdır. Bu Sendikanın içerisine hükümet gizlenmiştir, bu sendikanın içerisine işveren gizlenmiştir. Dolayısıyla bu sendika kamu çalışanlarını temsil edemez. Bu sendika kamu çalışanlarının hakları savunamaz. Nitekim sağlamamıştır. Mutabakat metnine şerh düşünmeye bile gerek görmemiştir. Bunlar mutabakat metnini şerhli imzalama cesaretini ve gösterememiştir. Dolayısıyla bu saatten sonra bunlardan sendikacılık beklenemez. Artık bunlara yetki verildiğinde her dönem aynı tiyatronun oynanacağını görmelidir. Maalesef insanlar uyanmıyor, uyandırmak için birilerinin dürtmesi lazım, birilerinin bazı gerçekleri suratına vurması lazım. İşte bunu da yapacak olan da Türk Eğitim Sen ve Türkiye Kamu Sen’dir ve aynı zamanda kamu çalışanlarının uyandırma servisidir. Onları biz uyandıracağız ve onlara diyeceğiz ki ‘bu şekilde bu sendikaya üye olduğunuzda bu sendikaya yetkili yaptığınızda sadece siz değil hepimiz kaybediyoruz.’ Onun için bu yanlış yoldan vazgeçin, sendika sandığınız bu yapıdan vazgeçin ve gerçek sendikaya üye oldun’ diyeceğiz. Onun için sizlere büyük görev düşüyor arkadaşlar. Önümüzdeki süreçte bunları arkadaşlarınıza anlatın. Yanlış tercihleri ile tüm kamu çalışanlarını hüsrana ve sefalete sürüklediklerini görmelerini sağlayın. Bu en başa gelen sendikacılık görevinizdir.” Şeklinde ifadeler kulandı.