Şiir, düz kelime anlamına ek olmak üzere ya da yerine anlamlar oluşturmak için dilin ses estetiği veya ses sembolizmi ve ölçü gibi estetik ve ritmik özelliklerini kullanan bir edebiyat türüdür.
Şiir; duygu ve düşüncelerin yanı sıra isyanın, hasretin, özlemin ve benzeri duyguların dışa vurumudur.
Şiir ayrıca, Türk Edebiyatı’nın hiç kuşkusuz dönüm noktalarından da birisidir.
Şiir bir yandan da duygu yoğunluğu ya da bir düşünce tarzının kağıda yansımasıdır.
Şiiri en güzel tanımlayan isimlerden biriside ünlü aktivist ve sosyolog yazar Ali Şeriati’dir.
Şiiri şöyle tanımlar ünlü sosyolog Şeriati; “Şiir, kırılganlığın dilidir. Özlemin kırılganlığıdır, nefrettir; şiir görkemdir, şikayettir.” der.
Şiiri en güzel anlatan isimlerden birisi de Nazım Hikmet’tir.
Nazım Hikmet Türk Edebiyatı’nın en güçlü kalemlerinden birisidir.
Aşkı, özlemi, hasreti ve ülke sevgisini en güzel bir dille anlatan dünyaca ünlü de bir şairdir.
Şiir, benim hayatımda isyanın, başkaldırının ve hatta direnişin açığa vurulmasıdır.
Şiir yazmak acıyan yanın, dökülen gözyaşının ve duyulan özlemin kalpten kâğıda dökülmesidir.
Şiiri birçok dilde anlatsak da, şiiri gerçek anlamda tanımlamak bir haylide zordur. Öyle de şiir vardır ki, tamamlanması birkaç ay sürer.
Şiirin sanatsal anlamı da çok önem arz eder. Birçok ünlü şairlerin yazmış oldukları dizeler sanatsal olarak enstrümantallerle adeta hayat bulmuştur.
En çok satan kitaplar arasında şiir kitapları çok büyük ilgi görmekte.
Bir gün gazetecinin birisi ünlü şair Can Yücel ile röportaj yaparken, Can Yücel’e şöyle bir soru yöneltir; “ Hocam babanız ile ilgili şiirleriniz var ama neden annenize şiir yazmadınız? deyince Can Yücel şöyle cevaplar; “ Sevgili hocam, ben anneme şiir yazacak kadar şair değilim !” diye cevaplar.
Bazen çok sevdiğiniz bir insan için şiir yazmak istersiniz ama yazamazsınız. Yazar, yazar silersiniz. Sevilen birisine şiir yazmak gerçekten zordur. Hele ki bu bir anne olunca kelimeler yetersiz dahi kalır!
Ünlü yazar Sabahattin Ali, Aydın’da öğretmen olarak görev yaptığı yıllarda kendi yaşıtı olan bir kıza özel ders verdiği dönemde kıza zamanla ilgi duymaya başlar. Bu ilgisi gün geçtikçe artmaya başlayınca kıza konuyu açar. Kız ise, Sabahattin Ali’ye olumsuz yanıt vererek, teklifini kabul etmez.
Sonrasında Sabahattin Ali ise şu cümleleri kâğıda aktarır; “Sonra çıkıyorsun dışarı, bakıyorsun güneş hala tepede. Bir cigara yakıyorsun ve yıllardır kurduğun cümleyi bilmem kaçıncı kez kuruyorsun: “Napalım, kısmet değilmiş…
Şiir hayatımın birçok noktasında önemli bir yer tutmuştur.
Bu vesile ile duyguları şiirler ile buluşturan ve şuan aramızda olmayan büyük şairleri saygıyla anıyorum.
Yaşamak Bir Ağaç Gibi Tek ve Hür ve Bir Orman Gibi Kardeşçesine...
Hayatı şiir tadında yaşamak dileğiyle, hoşça kalın…