TÜRKTOB Başkanı Savaş Akcan, "Salgın nedeniyle tarımsal üretimin ve gıda tedarikinin zorlaşması ve daha pahalı hale gelmesiyle, küresel düzeyde 'gıda milliyetçiliği' olarak adlandırılabilecek şekilde ülkelerin kendi stoklarını muhafaza etmelerine öncelik verdikleri görülüyor'' dedi.
Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) buluşmaları kapsamında her yıl Kartepe Zirvesi'nde yapılan Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) EGD buluşması bu yıl online ortamda gerçekleştirildi. TÜRKTOB ve Ekonomik İşbirliği Ülkeleri Tohumcular Birliği (ECOSA) Yönetim Kurulu Başkanı Savaş Akcan, online toplantıda sektörü değerlendirdi. Koronavirüs salgının sektöre etkisi ve bu süreçte milli tohumun önemine dikkat çekti. Ayrıca Akcan, tarım arazilerin korunmasına, tohumculukta İsrail algısı ve tohumculukta 2019 verileri hakkında açıklamalarda bulundu. Toplantının moderatörlüğünü ise EGD Başkanı Celal Toprak yaptı.
Salgının etkilerini başta tarım olmak üzere tüm sektörlerde yaşayarak deneyimlediklerini ifade eden Savaş Akcan, ''Uluslararası raporlarda 55 ülkede 135 milyon kişinin gıda güvencesi açısından kriz düzeyinde ya da daha kötü durumda olduğu, koronavirüs salgınının da etkisiyle daha ciddi sıkıntılar yaşanabileceğini vurgulanıyor. Salgın nedeniyle tarımsal üretimin ve gıda tedarikinin zorlaşması ve daha pahalı hale gelmesiyle, küresel düzeyde 'gıda milliyetçiliği' olarak adlandırılabilecek şekilde ülkelerin kendi stoklarını muhafaza etmelerine öncelik verdikleri görülüyor'' dedi.
Bu açıdan bakıldığında bitkisel üretimin temeli ve hayvancılıkta da yem bitkileri üretiminin vazgeçilmezi ve en stratejik unsuru olan tohumlukların (tohum, fide, fidan) ve tohumculuk sektörünün öneminin daha iyi anlaşılması gerektiğini vurgulayan Akcan, ''Ülkemizde gıda güvencesi açısından kıtlık düzeyinde bir sorun yaşanmasını beklemiyoruz. Ancak belirsizlikler her alanda olduğu gibi tarımda da riskleri arttırır. Tarım ve Orman Bakanlığı ve diğer ilgili kurumlar salgının tarım ve gıdada olumsuz etkilerini azaltmaya yönelik gerekli tedbirleri almaya devam ediyor. Burada önemli olan çiftçilerimizin daha çok gelir elde etmesini sağlayacak politikaların uygulanması, desteklerin artması ve çiftçilerimizin ürünlerinin değerinde satılacağını bilmesi'' şeklinde konuştu.
''Tohum milliyetçiliği yapalım, milli çeşitleri kullanalım''
Türk bitki ıslahçıları tarafından geliştirilen ve yerli firmalar tarafından üretilen tohumluk çeşitlerinin yabancı çeşitlere göre hiçbir eksiğinin olmadığını aktaran Akcan, yüzde 100 yerli ve milli olarak, başka bir ifade ile tamamen yerli sermayeli şirketlerin yurt içi gen kaynaklarından ıslah edip geliştirdikleri milli tohumlarımızdan, tahıl ihtiyacımızın yüzde 70'ini, baklagillerin yüzde 97'sini, çayır-mera ve yem bitkilerinin yüzde 92'sini ve sebzelerin yüzde 60'ını karşıladıklarını, mısır, ayçiçeği, şeker pancarı, pamuk ve patates gibi tohumluk açığı olan ürünlerde de gün geçtikçe milli tohum çeşitlerinin arttığını kaydetti.
Akcan, sözlerine şöyle devam etti: ''Tohumculuk sektörü daha çok genç. Bu nedenle Türk şirketlerinin sermayesi yabancı şirketlere göre daha zayıf. Yabancı şirketlerin tanıtım ve pazarlama için ayırdıkları bütçelere şimdilik bizim erişmemiz zor. Bu nedenle en az yabancı çeşitler kadar verimli ve kaliteli çeşitlerimizi tanıtmakta zorlanıyoruz. Ulusal gıda egemenliğinin ön planda olacağı önümüzdeki dönemde çiftçilerimizden en önemli talebimiz; milli çeşitlerimizi kullanmalarıdır. Türk tohumculuk sektörü ve Türkiye Tohumcular Birliği, yerli ıslah çalışmaları sonucu geliştirilen, milli çeşitlerimizin sayısını artırmak için Tarım ve Orman Bakanlığı ile birlikte yoğun gayret içindedir. Bu gayretin sonucu olarak milli çeşitlerimizin sayısı hızla artmaktadır'' ifadelerini kullandı.
''Krizi Türk tarımı lehine değerlendirelim, Türki Cumhuriyetlerde tohum üretelim''
Küresel salgının Türk tarımı için bir fırsat olarak değerlendirilebileceğini ifade eden Akcan, ''Avrupa'da tarımsal üretimin yoğun yapıldığı ülkeler, aynı zamanda koronavirüsten en çok etkilenen ülkelerdir. Yaş sebze-meyve başta olmak üzere Avrupa'yı biz doyurabiliriz, destek olabiliriz. Ancak, bunun için her zamankinden daha çok üretmek zorundayız. Bizler de bu amaç ve tüm dünyaya tohum ihraç edebilmek için, Türki Cumhuriyetlerde tohum üretmek istiyoruz'' şeklinde konuştu.
''Pilot uygulamalar ulusal boyuta taşınmalı''
Küresel salgın sürecinde Tarım ve Orman Bakanlığının aldığı tedbirleri değerlendiren Savaş Akcan, çiftçinin tarımdan kopmaması için 21 ilde belirlenen ürünlerin tohumlarının yüzde 75'inin hibe olarak üreticiye verilmesi ve hazine arazilerinin tarıma açılması gibi pilot projelerin tüm Türkiye'de yaygınlaşmasını, girdi maliyetlerinin düşürülmesi için tüm imkânların seferber edilmesini, çiftçilerin borçlarının çok daha büyük bir kısmının yapılandırılmasını hatta silinmesini talep etti.
''Tarım arazileri sıkı şekilde muhafaza edilmesi lazım''
Tarım arazilerinin önemine dikkat çeken Akcan, ''Tarımcıların temel beklentisi; var olan tarım arazilerini kaybetmemek, sanayiye ve şehirleşmeye kaptırmamak. Tarım arazileri sıkı şekilde muhafaza edilmesi lazım. Tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı engellenmelidir. Aksi takdirde önümüzdeki süreç içerisinde işleyecek toprağımız kalmayacak. Toprağımız olmazsa ürün üretemeyiz, üretemezsek herkes aç kalır. Koronavirüs bize, üretimin ve üreticinin ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha gösterdi. Yine koronavirüs bize şunu gösterdi: İstediğiniz kadar paranız olsa dahi yurtdışına bağlı yaşayamazsınız. Dolayısıyla kendinize yeter olmak zorundasınız'' dedi.
Ülkemizde GDO'lu tohum üretiminin ve satışının yasak olduğunu hatırlatan Akcan, ''Benim GDO ile ilgili fikrim; GDO'nun yanında değilim. Çünkü genetiği değiştirilmiş tohumların insan sağlığına etkisi ortaya konulmuş değil. Yani GDO'lu bir mısırın kalorisi, şekeri, proteini hesaplanıyor ama bunu tüketen insanlarda 15-20 yıl sonra nasıl bir durum olduğu konusunda dünyada yapılmış bir araştırma yok. GDO'lu tohum üretimini elinde bulunduran tohum tröstleri araştırmayı yaptırmıyorsa ya da araştırmayı yapıp kamuoyu ile paylaşmıyorsa bende endişeye kapılıyorum. Bilmediğim sonuçtan da çekiniyorum. Bilmediğim için de ülkemizde GDO'lu tohuma engel koyulmasına katılıyorum'' açıklamasında bulundu.
Tohumculukta 2019 verileri
Akcan, son dönemde tohumculuk sektörünün tarımın diğer alt sektörlerine oranla çok daha başarılı bir performans çizdiği söyledi. Tohum, fide, fidan üretimleri ve dış ticaretinde yaşanan yükselişin sürdüğünü kaydeden Akcan, ''Birliğimizin kurulduğu 2008 yılında 290 bin ton olan sertifikalı tohum üretimi 2019 yılında 1 milyon 135 bin tona yükseldi. Tohum ihracatımız ise aynı dönem içinde 70 milyon dolardan 168.4 milyon dolara yükseldi. Ayrıca değer olarak ithalat ile ihracat arasındaki fark 2019 yılında da kapanmaya devam etti. Sadece 15 milyon dolarlık bir açığımız kaldı. İhracatın ithalatı karşıma oranı yüzde 92'ye ulaştı. 91 ülkeye tohum ihraç ediyoruz.
Fidanda ise 2008 yılında 21 milyon fidan sertifikalı fidan üreten Türkiye, 2019 yılında bu rakamı 102.8 milyona çıkardı. 5 yıl önce 9 milyon dolarlık ihracat yapan fidancılık sektörü, 2019 yılında ihracatını 37.7 milyon dolara yükseltti. 2019 yılı fidan ithalatımız ise azalmaya devam ederek 2019 yılında 1,8 milyon dolarda kaldı. Türkiye ürettiği fidanların yüzde 40'ını ihraç eder konuma geldi.
Türkiye sebze üretim sektörünün yüksek teknoloji ile üretilen modern fidelerle tanışması çok geç olmasına rağmen son 10 yılda üretimimiz tam 100 kat arttırdık. Türkiye 2019 yılında 4 milyar adet sebze fidesi üretti. Örtü altı sebze üretiminin fide ihtiyacının tamamını karşılıyoruz.
2019 yılında ithalatının iki katı kadar, 80.4 milyon dolarlık ihracat yapan süs bitkileri sektörümüz ise küresel salgın sürecinde çok büyük darbe yedi. Nisan ve Mayıs ayları tam hasat zamanımızdı. Siparişler durdu, gümrük kapıları kapandı. Yaklaşık olarak 1 milyar TL'lik çiçek çöpe gitti. Tohumculuk sektörü 2019 yılında 286,4 milyon dolar ihracat, 228,4 milyon dolar ithalat yaptı. 58 milyon dolarlık bir dış ticaret fazlamız var. İhracatın ithalatı karşılama oranı geçen yıl yüzde 108 idi, bu yıl yüzde 125'e çıktı'' ifadelerini kullandı.