Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında video konferans sistemi ile yapılan MYK toplantısı sonrasında AK Parti Genel Merkezinde basın toplantısı düzenleyen Parti Sözcüsü Ömer Çelik, salgın ile birlikte hayatın normal kodları olarak bilinen her şeyde köklü değişiklikler olduğunu belirtti.
Dünyanın, 2. Dünya Savaşı'ndan bugüne kadar yaşanan en büyük kriz ile karşı karşıya olduğunu belirten Ömer Çelik, “Bu küresel bir kriz. Bunun küresel etkilerinin ne olacağını öngörmek çok doğru değil” diye konuştu.
Salgın ile beraber AB içindeki tartışmalara değinen Çelik, “AB'nin önemli ülkeleri olan İtalya ve İspanya AB'nin kendilerine yardım etmediğini söyleyerek büyük bir itiraz süreci başlattı. Bunun karşısında AB Komisyonu Başkanı bunu kabul etti. En çarpıcı olan da, AB ülkeleri içinde birbirinin sağlık malzemelerine el koyma, gasp etme, çalma şeklindeki bir takım tavırların ortaya çıkmasıydı.
Efsanevi Avrupa dayanışmasının virüs karşısında darmadağın olduğu, son derece gayri insani yaklaşımların ortaya çıktığı tablolar görüldü. NATO Genel Sekreterinin NATO dayanışması bağlamında gösterebildiği tek örnek Türkiye'nin yaptığı yardımlar. Türkiye'nin İtalya'ya, İspanya'ya, dünyanın her yerine ulaştırdığı yardımlardır. Türkiye'nin ortaya koyduğu doğru tutum bundan sonrasında da çok tartışılacaktır” şeklinde konuştu.
Ulusal mücadelenin tamamlayıcısının küresel mücadele olduğunu söyleyen Çelik, “Bu konuda tek örnek olarak ortaya çıkan ülkenin Türkiye olduğu bir kere daha görülmüştür. Bu açıdan da ülkemizle gurur duymamız gerekir” ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin salgına diğer ülkelerden daha hazırlıklı yakalandığını belirten Ömer Çelik, sanayileşmiş ülkelerde sağlık politikalarının insan odaklı olmadığının görüldüğünü belirtti.
“25 bin vatandaşın Türkiye'ye getirilmesi söz konusu olacak”
Yurt dışındaki vatandaşları salgının başlamasından itibaren Türkiye'ye getirildiklerini belirten Çelik, 71 ilde 172 öğrenci yurdunda yurt dışından getirilen vatandaşların karantinaya alındığını söyledi. Bu konuda yüksek bir kaynak ayrılarak vatandaşların konforlu bir karantina süreci geçirmesinin sağlanmaya çalışıldığını söyleyen Çelik, “Şimdi yine 25 bin civarında vatandaşımız Ramazan Bayramını geçirmek üzere ülkeye dönmek istiyor. Bunların da getirilmesi söz konusu olacak. Karantina uygulaması ile birlikte bayramı evlerinde geçirebilecekler” dedi.
“Vatandaşa götürülen hizmetin üzerine parti damgası vurmaya gerek yok”
Pandemi konusunda ulusal koordinasyonun önemine değinen ve ulusal koordinasyonu zayıflatacak bir takım tartışmaların yapıldığını belirten Çelik, “Salgınlar konusunda mücadele etmiş uzmanların sözlerine kulak verdiğimizde, muhakkak suretle merkezi bir planlama ve merkezi bir koordinasyonla bu işlerin yürütülmesi gerektiğini söylerler. Dünyadaki bütün ülkelerin yapmaya çalıştığı da budur. Bu olmadığı takdirde salgınla mücadelede büyük bir zaaf oluşacaktır” diye konuştu.
İçişleri Bakanlığının yayınladığı genelgelerin hepsinin hassasiyetleri gözeterek, mükerrer işlemlere bağlı olarak bazı vatandaşların ihtiyaçları eksik kalmaması için hazırlanan genelgeler olduğunu söyleyen Çelik, “Bir takım haberler yapılıyor. Doğru olmayan haberler birer parti propagandasına dönüştürülüyor. Bazı belediyelerin ekmek dağıtmasının engellendiği, bazı belediyelerin hizmet yapmasının engellendiği gibisinden. Kimsenin ekmek dağıtması, kimsenin hizmet yapması engellenmiyor. Elindeki imkanı herkes illerde kurulmuş valinin başkanlığındaki pandemi kurullarına getirecek, oradaki Vefa Sosyal Destek Grupları üzerinden bu imkanlar vatandaşlarımıza dağıtılacak.
Bunun dışında hareket edilmeye kalkındığı andan itibaren bazı yerlere bazı yerlere mükerrer hizmet giderken, bazı vatandaşlar bu hizmetten mahrum kalır. Bu merkezi bir planlama ile yapılmazsa bu salgınla ilgili mücadelenin doğasına aykırı iş yapılmış olur.
Vatandaşımızın sağlığını korumak için, vatandaşımıza hizmetlerin doğru götürülmesi için, vatandaşımızı bu salgın afetinden biran evvel kurtarmak için bu genelgelere uyulması vatandaş odaklı yaklaşımın gereğidir. Bunu yasakçılık gibi sunanlar maalesef vatandaşlarımıza doğru söylemiyorlar. Bu bir yalan siyasetidir. Hiç kimse hizmet yaptım diye, bir perdenin üzerine sahra hastanesi yazmak gibisinden ya da ekmek götürüyorsa, ekmek götürme işlemine kendi siyasi partisinin siyasi damgasını vurmak gibisinden bir yaklaşım içinde olmamalıdır.
Önemli olan vatandaşımızın ihtiyacının karşılanmasıdır. İllerde bu kurullar oluşturulmuşken, ‘ben ayrı bir çalışma yapacağım' diyenler vatandaşa bir hizmet götürmüş olmuyorlar, tam tersine mücadeleyi zayıflatmış oluyorlar, hizmetlerin üzerine parti damgası vurmak için vatandaşa giden hizmeti zaafa uğratmış oluyorlar. Vatandaşa götürülen hizmetin üzerine parti damgası vurmaya gerek yok, kişisel damga vurmaya gerek yok. Devletin, belediyelerin bütün imkanları vatandaşındır. Buna aykırı davranan kim varsa engellenmektedir. Şimdiki zaman partizanlık yapma zamanı değildir, salgınla mücadele ederken tek bir partimiz var, o da vatandaş partisi” şeklinde konuştu.
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti, KKTC'nin tüm ihtiyaçlarını karşılayacak güçtedir”
Türkiye'nin dış yardımlarının da çok konuşulduğunu söyleyen Çelik, “Türkiye kendi vatandaşının ihtiyacını karşıladıktan sonra, ihtiyacından fazlasını yurt dışındaki ihtiyaç sahiplerine ulaştırmaktadır. Ulusal mücadelenizi tek başına vermeniz yetmez, aynı zamanda diğer ülkelerin mücadelesini de katkıda bulunacaksınız. Aksi takdirde sadece sınırlarınızı kapatarak bu salgından korunamazsınız” açıklamasında bulundu.
Türkiye'nin 44 ülkeye yardım gönderdiğini belirten ve yardımlarla birlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da bir mektubunun götürüldüğünü söyleyen Çelik, “Vatandaşımızın ihtiyacı görüldükten sonra ihtiyacımız olmayan kısmı ile ilgili olarak bu yardımların gerçekleşmesi Türkiye'nin küresel misyonunu da göstermektedir” dedi.
KKTC Cumhurbaşkanının Rum toplumundan bir yardım istediğine dair iddialara ilişkin konuşan Çelik, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti, KKTC'nin tüm ihtiyaçlarını karşılayacak güçtedir. KKTC'nin tüm ihtiyaçları karşılanmaktadır. Korona ile mücadele konusunda Sayın Başbakan'ın da ifade ettiği gibi Türkiye Cumhuriyeti, KKTC'nin bütün gücüyle yanındadır. KKTC'de bu mücadele konusunda eksik bir şeyin olması söz konusu değildir” diye konuştu.
“Bir yalan haber karaborsası kurulmuştur. Vatandaşlarımız arasında ayrımcılık yapıldığına dair siyasi ahlakla bağdaşmayan son derece yalan haberler üretilmektedir” açıklamasında bulunan Çelik, vatandaşlar arasında ayrımcılık yapmak gibi bir kara zihniyete kim sahipse ancak onun bu haberleri üretebileceğini söyledi.
“Biz düzenlemeye verdiğimiz katkının doğru olduğunu değerlendiriyoruz”
23 Nisan kutlamalarına ilişkin de konuşan Çelik, “Sayın Cumhurbaşkanımız katılmayacak 23 Nisan oturumuna. Cumhurbaşkanımız günlük mesaisinin büyük bir kısmını kriz ile mücadele olmak üzere devletin işlerine ayırmaya devam ediyor. O gün gruplar adına konuşma yapılıyor. Cumhurbaşkanımız locadan izliyordu, yine bulunduğu yerden izleyecektir. Kendisinin bir konuşması zaten yok” diye konuştu.
CHP'nin infaz yasasını AYM'ye götüreceği yönündeki açıklamaların hatırlatılması üzerine Çelik, “CHP kendi siyasi tarihi boyunca çok sayıda AYM'ye başvuru yaptı. Bu düzenleme iyi çalışıldı. Sosyolojik, psikolojik tarafları, bir takım etkileri tartışıldı. Bu şekilde bu düzenleme çıktı. Biz düzenlemeye verdiğimiz katkının doğru olduğunu değerlendiriyoruz. Hemen alakasız bir şekilde birisi suç işlediği zaman bu düzenlemenin neticesi gibi sunulmaya çalışılıyor.
Örneğin bu Salda Gölü vesilesiyle belediye başkanının maalesef karşı karşıya kaldığı saldırıyla ilgili olarak, çıkıp sözcüleri ‘Cumhurbaşkanlığı makamı insanları azmettiriyor, böyle sonuçlar ortaya çıkıyor' gibisinden son derece yanlış, hiçbir temeli olmayan, aslında utanç duyulması gereken bir açıklama yaptı. Aslında o kişinin aynı partiye mensup, ahlaka mugayir işler yapan bir otel sahibi olduğu belediye başkanının orayı kapatması neticesinde bir husumet içinde olduğu görüldü.
Ahlaka mugayir işleri yapıp da saldırıyı gerçekleştirenlere bile infaz düzenlemesinin neticesiymiş gibi yaklaşmaya çalışanlar oldu. Bunlar doğru haberler değildir. Sonuçta her kararın sosyolojik sonuçları olacaktır. Adalet Bakanlığımız, İçişleri Bakanlığımız büyük bir hassasiyetle bütün bu konuları takip ediyor” ifadelerini kullandı.