Turgut KAYA/LHA
Ocak kaleme aldığı yazısında; bir insanın neden cehalette ısrar ettiğini sordu!
Yazısında doğru bilgiye ulaşmanın öneminde dikkat çeken Kars DOLUNAY Derneği Engelliler Birim Başkanı Faruk Ocak,”İki büyük problemimiz var: Öğrenilmiş cehalet ve cehalette ısrar… Günümüzün sorunu bilgiye ulaşamamak değil, doğru bilgiye ulaşamamak!” dedi.
Her insanın doğası gereği bilmeyi istediğini de yazısında belirten Ocak, “ Yani bilme isteği varoluşsal bir dürtüdür. Ancak her insanda bu dürtünün şiddeti farklıdır. Neleri bilebileceğimizi büyük oranda içinde yaşadığımız kültür belirliyor.
Bizim kültürümüzde ise atalarımızın çok güzel bir sözü vardır: “Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp.” Benim kanaatime göre bu söz günümüzde geçerliliğini yitirmiş durumda. Çünkü artık internet ve diğer bilgi ulaştırıcıları sayesinde öğrenmekle ilgili bir problemimiz kalmadı. Hatta ortalıkta öyle bir bilgi bombardımanı var ki öğrenmek istemesek bile sürekli yeni bir şeyler öğrenmek zorunda kalıyoruz. Hayat artık neredeyse öğrenmek üzerine kurulu ve bu, sosyal hayatımızın da bir parçası haline geldi.
Öğrenmek nefes alıp vermek gibi hayatımızın bir parçası haline geldi ve farkına varmasak dahi sürekli yeni bir şeyler öğreniyoruz. Dolayısıyla öğrenmek artık bizler için kaçınılmaz bir yaşam tarzı oldu dersek abartmış olacağımızı sanmıyorum (İronik bir şekilde şu anda siz bile bu yazıyı okurken yeni bir şeyler öğreniyorsunuz). Öğrenmek artık bir problem değilse peki nedir problem? Aslında bir değil iki tane çok büyük problemle karşı karşıyayız: Cehalet külliyatı ve cehalette ısrar etmek.
ÖĞRENİLMİŞ CEHALET
Cehaletin de artık bir külliyatı oluştu. Bir sürü kitap okumuş olabiliriz. Ama önemli olan kitapların sayısından ziyade hangi kitapları okuduğumuzdur. Eskiden az sayıda kitap vardı ama onlar doğru bilgileri içeriyordu. En azından o kitapları yazanlar doğruyu arıyorlardı. Günümüzdeyse çok sayıda kitap, internette milyonlarca bilgi var ve hangisinin doğru ve faydalı bilgiyi içerdiği şüpheli durumda.
GÜNÜMÜZÜN SORUNU BİLGİYE ULAŞAMAMAK DEĞİL, DOĞRU BİLGİYE ULAŞAMAMAK
Maalesef kitaplarda, videolarda ve diğer bilgi yayma araçlarında zararlı bilgilerin sayısı son derece fazla. Peki neden böyle oldu? Eskiden kitaplar bilgi aktarmak için yazılırken günümüzde propaganda aracı ya da reklam amacıyla da yazılabiliyorlar.
CEHALETTE ISRAR, GERÇEK BÜTÜN BIÇAKLARDAN DAHA ÇOK ACITIR…
İkinci büyük problem ise kişinin doğru bilgiyi öğrendiği halde cehaletinde ısrar etmesidir. Çünkü eski alışkanlıklarını bırakmak, konfor alanından ayrılmak ona zor gelmektedir. Bir insan bilmeyebilir. Ancak bilmediği şeyi öğrendiği halde hala cehalette ısrar ediyorsa büyük hata yapıyor demektir. Öyleyse yazının başındaki atasözünü şöyle değiştirebiliriz: ‘Bilmemek ayıp değil, cehalette ısrar etmek ayıp…’
1- İnsan bir şeyi bilebilir.
2- İnsan bir şeyi bilmeyebilir.
3- İnsan bir şeyi bilmediğini bilebilir.
4- İnsan bir şeyi bilmediğini bilmeyebilir.
5- İnsan bir şeyi bilmediğini bilmediği halde o şeyi bildiğini zannedebilir.
Kişi bilmediğini bilmiyor ve bilgi geldiği halde öğrenmemekte ısrar ediyor ve burnunun dikine gidiyorsa eskiler buna cehli mukaab derler. –Ki cehaletin en tehlikeli hali de budur. Akıllı insan bilmediğini bilmediği bir şeyi öğrendiğinde hayret ederken, ahmak insan inat etme yolunu seçer.
Bir sosyal psikolog olan Leon Festinger 1957 yılında bilişsel uyumsuzluk teorisini ortaya atmıştır. Bu teori bugüne kadar henüz yanlışlanmadı. Teoriye göre insan beyni birbiriyle çatışan düşüncelerle karşılaştığında ekstra nöronların çalışmasıyla beyin zorlayıcı bir sürece girmektedir. Doğal olarak düşünme ve bilgileri karşılaştırma eylemi esnasında beyinde pek çok nöron aktif hale gelir ve bu da kişiyi rahatsız eder.
Bu yüzden insanlar yeni bilgiyi almamak ve kendi düşüncelerinde tutarlı olmaya çalışırlar. Düşüncelerde tutarlı olma isteği toplumun geneline yayılmıştır. Tutarlı davranışlar sergileyen insanlar doğal olarak bize daha güvenilir gelir. Ama bir bilim insanının tutarlı olmaya değil tutarsızlığa ihtiyacı vardır. Çünkü bilim tutarsızlık sayesinde ilerler. Günlük hayatta ise işler böyle yürümez. Eğer herhangi bir zıt fikirle karşılaşırsak tutarlı ve dengeli bir hale gelebilmek için kendimizi kandırabilir ve karşılaştığımız yeni fikri gerçek olmasına rağmen kabul etmeyebiliriz.
BİLGE KİŞİ HİÇBİR FİKRE SIKI SIKIYA TUTUNMAZ. ÇÜNKÜ BİLİR Kİ YARIN DAHA İYİSİ GELEBİLİR
“Tek bir şey biliyorum o da hiçbir şey bilmediğimdir.” Hepimiz bu sözü zaman zaman duymuşuzdur. Halbuki bu sözünün orijinali şöyledir: “Tek bildiğim hiçbir şey bilmediğimdir ama isteğim araştırmaya devam etmektir.” Cümlenin ilk kısmıyla belki bazılarımız, cehaletimizin onaylandığı varsayımına kapılıyor olabiliriz.
Bilmiyor olabiliriz ama bize düşen araştırmaya devam etmek olmalıdır.
Bertrand Russel’ın güzel bir sözüyle yazıyı bitirmek istiyorum:
“Fikirlerim için ölmeyi göze alamam çünkü yanılıyor olabilirim.”
Cehalet psikolojisi: Bir insan neden cehalette ısrar eder?
İki büyük problemimiz var: Öğrenilmiş cehalet ve cehalette ısrar… Günümüzün sorunu bilgiye ulaşamamak değil, doğru bilgiye ulaşamamak!
“Her insan doğası gereği bilmeyi ister” der. Yani bilme isteği varoluşsal bir dürtüdür. Ancak her insanda bu dürtünün şiddeti farklıdır. Neleri bilebileceğimizi büyük oranda içinde yaşadığımız kültür belirliyor.
Bizim kültürümüzde ise atalarımızın çok güzel bir sözü vardır: “Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp.” Benim kanaatime göre bu söz günümüzde geçerliliğini yitirmiş durumda. Çünkü artık internet ve diğer bilgi ulaştırıcıları sayesinde öğrenmekle ilgili bir problemimiz kalmadı. Hatta ortalıkta öyle bir bilgi bombardımanı var ki öğrenmek istemesek bile sürekli yeni bir şeyler öğrenmek zorunda kalıyoruz. Hayat artık neredeyse öğrenmek üzerine kurulu ve bu, sosyal hayatımızın da bir parçası haline geldi.
Öğrenmek nefes alıp vermek gibi hayatımızın bir parçası haline geldi ve farkına varmasak dahi sürekli yeni bir şeyler öğreniyoruz. Dolayısıyla öğrenmek artık bizler için kaçınılmaz bir yaşam tarzı oldu dersek abartmış olacağımızı sanmıyorum (İronik bir şekilde şu anda siz bile bu yazıyı okurken yeni bir şeyler öğreniyorsunuz). Öğrenmek artık bir problem değilse peki nedir problem? Aslında bir değil iki tane çok büyük problemle karşı karşıyayız: Cehalet külliyatı ve cehalette ısrar etmek.”