Güzel ülkemin geldiği durum içler acısı. Ekonomi son derece kötü, sağlık, eğitim, hukuk ve diğer alanlarda sorunlar gün geçtikçe artıyor. Büyük Önder ve arkadaşlarının kurduğu ve bize emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti buna laik değildir. Ben şahsen kendi adıma söylüyorum Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına karşı mahcubum. Bu ülke Avrupa ülkeleri arasında ilk üç de olabilirdi. Milletin büyük çoğunluğu yaşam mücadelesi veriyor. Bu arada kolay para kazanan küçük bir azınlık yok mu. Elbette ki var. Bütün bunlardan kim sorumlu. Tek sorumlu ülkeyi yöneten siyasiler ve onlara çanak tutan muhalefet. Resmen dalga geçer bir anlayış içindeler. Başarısızlıkta koltuğu bırakma onuru bunlarda gelişmemiş.
İşte iktidar ve ülkenin hali. İktidara gelmek için ne popülist politikalar ürettiler. 21 yıl da gelinen nokta. Akılda kalan söylemler ve yapılan yanlışlar:
- Faiz sebep enflasyon sonuç mucizesi
- Sık sık değişen Merkez Bankası Başkanları ve Hazine ve Maliye Bakanları
- Damat Bakan ve fırlayan döviz
- İtibardan tasarruf olmaz diyerek artan israf
- Duran yatırımlar ve üretimin gittikçe azalması
- Dış politikadaki yanlışlar
- Tek adam yönetimi
- Ülke bir deneme tahtasına çevrildi ve bu hale gelindi.
Daha önce görevden alınan ve şimdi kurtarıcı gibi göreve atanan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, devir teslim töreninde yaptığı ilk açıklamada "Türkiye'nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır." dedi. Bu bir itiraftır. Ülke şimdiye kadar rasyonel olmayan, yani bilim dışı bir anlayışla yönetilmiştir.
Bu yanlışlar sonucunda: Ülkede yüksek enflasyon, yüksek döviz, artan işsizlik, açlık ve sefalet aldı başını gitti. Artan iç ve dış borç. Dış borç: 475,7 milyar dolar. Toplumun her kesimi şikayetci. Sadece iktidara yakın çıkarcılar memnun.
Ama hala iktidarları devam ediyor. Sebep karşılarında beceriksiz ve güçsüz bir siyasi muhalefet. Bunların başında partiyi ele geçirmiş CHP yönetimi. Genel Başkan ve çevresindeki çakallar(Atilla Kart’ın ifadesi ile) partiyi ele geçirmişler. 13 yıldır bir başarı yok. Hala oradalar. Bu mu sosyal demokratlık, bu mu çağdaşlık ilericilik. Parti içi demokrasi yok. Kimse kendini kandırmasın. Başarının ne olduğunu Atatürk’e ve Ecevit’e bir bakın ve örnek alın. Örgüt ve teşkilatlar ne durumda bilmiyorlar. Bu delege sistemi asla demokratik değil. Partinin başına gelen kendine göre teşkilat yapısı ve delege sistemi kuruyor. Son seçimde vekil adaylarını kimler nasıl belirlediler. Bu konuda neden şikayetler var. Üst yöneticiler kendilerine yakın adayları belirlemesi sosyal demokrat bir partiye yakışır mı. Atatürk’e yakışır mı. Onurlu ve şahsiyetli CHP delegeleri lütfen bu köhnemiş yönetimin yanında yer almayın. Ülkenin geleceğinde CHP ye büyük bir sorumluluk düşüyor. Anacak bu yönetimle partinin ülkeye bir faydası olmaz. Genç, dinamik, çalışkan, becerikli, dürüst ve halka heyecan verecek bir yönetime ihtiyaç var. 1972 yılında Ecevit’in gelişinde olduğu gibi. Partinin 1973 seçiminde %33, 1977 seçiminde %41.4 oy alması tesadüf değildir.
Bu son seçim Kemal Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarının bencilliklerinden dolayı kaybedilmiştir. Ülkenin kader seçiminde kesin kazanacak aday yerine kendi geleceklerini düşünmüşlerdir. CHP Bilgi ve İletişim Teknolojilerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Onursal Adıgüzel en son yaptığı açıklamada, seçim öncesi yapılan kamu oyu yoklamalarında Kılıçdaroğlu ile Erdoğan ya başa baş ya da 1-2 puan fark çıkıyordu ve yönetim bunu biliyordu diye ifade etmiştir. Bu henüz yalanlanmadığına göre doğru olduğu çıkıyor. O halde bu sonuçlara göre Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ya tutarsa anlayışı ile dayatılmıştır. Kesin kazanacak adaylar dikkate alınmamıştır. Açık ve net Kılıçdaroğlu’nun adaylığı seçimi kaybettirmiştir. Bunun sorumluluğu ona ve arkadaşlarına aittir. Başka hiçbir bahane aramadan bu sorumluluğu almalılar ve gereğini yaparak Atatürk’ün partisinin önünü açmalılar.
Atatürk ülkesi için makam mevki demeden ülkesi için canını feda ederken, yıllardır iktidar olanlar ile Atatürk’ün kurduğu CHP nin başında olanlar, koltuklarından gitmemek için her türlü oyunu oynamaktan kaçınmıyorlar. Bu ülke hepimizin. Bu ülkeyi herkesin düşünmesi lazım. Ülkeyi siyaset yönetecekse, bu ülkede çok başarılı, tecrübeli, birikimli ve proje üreten bilim adamlarını ve bürokratların artık siyasete girmeleri ve özellikle parti yönetimlerinde söz sahibi olmaları gerekir.
Sonuç bu ülke şahsi ikbal, çıkarları ve koltukları peşinde koşan siyasiler ve siyasi liderlerin yüzünden bu hale gelmiştir. Atatürk’ün izinde giden ve gerektiğinde onun gibi canını feda edecek siyasi liderlere ihtiyac vardır. Başka türlü bu ülkeyi ileriye taşıyamayız.
Prof. Dr. Cevdet Bozkuş