Buraya gerçek rakam ve bilgilerle cevap verince bu sefer sus pus oldular. Bu sefer adres taşıma ve ölü seçmen şaibesi ortaya koymaya çalıştılar. Buna da hem bakanlık olarak hem de Yüksek Seçim Kurulu, belge ve rakamlarla cevap verdi" diye konuştu.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İzmir'de düzenlenen Seçim Bölge Güvenlik Toplantısı'na katıldı. Bakan Soylu, 31 Mart yerel seçimleri münasebetiyle düzenlenen bölge güvenlik toplantılarının altıncısını gerçekleştirdiklerini belirterek, konuşmasına Antalya ve Muğla Bodrum'da hortum ve afet nedeniyle hayatını kaybedenlere rahmet, yaralananlara şifa, vatandaşlara da geçmiş olsun dileklerini iletti.
Seçim Bölge Güvenlik Toplantılarını daha önce 16 Nisan referandumu ve 24 Haziran seçimleri münasebetiyle de yine seri olarak düzenlediklerini ve çok faydasını gördüklerini belirten Soylu, "Bu son toplantı serimizde de aslında arkadaşlarımızın genel olarak bir teyakkuz halinde olduğunu, tedbirlerin alınmaya başlandığını müşahede ettik. Halihazırda kamera sistemlerimizin bakımı ve kontrolü yapılıyor, mevcut jeneratörlerin bakımı yapılıyor, hatta jeneratör, aydınlatma gibi eksikliği olan yerlere ilişkin yeni alımlar da yapılıyor. Yani özetle, bu yılki toplantılarımızda arkadaşlarımızın meselenin ciddiyetine vakıf olmaları, hazırlıklar noktasındaki gayretlerinden memnun kaldığımı, moral bulduğumu ve kamuoyumuzun da bu noktada müsterih olması gerektiğini ifade etmek isterim. Bu itibarla tüm mesai arkadaşlarıma şimdiden teşekkür ediyor; 31 Mart yerel seçimlerinin ülkemiz için hayırlı uğurlu olmasını; ülkemizin istikrarının kuvvetlenmesine, bölgemize de barış ve huzur olarak tesir etmesine vesile olmasını cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum" dedi.
"Türkiye'de havası puslu iki seçim vardır"
Her seçimin bir mesajı olduğunu dile getiren Bakan Soylu, "Bazı seçimler istikrar mesajı verir veya bazı seçimler değişim mesajı verir. Her ne olursa olsun seçimin mesajı, sandık sonuçlarına, milletin iradesinin tecellisine göre oluşur. Sonuçlar alınır ve milletin ne mesaj verdiğine bakılır. Fakat her seçimin bir de iklimi vardır. Seçimin sonunda değil, bilakis o seçime giderken, kampanya sürecinde oluşur. Seçim ortamının huzuru, ifade hürriyetinin varlığı, seçmen iradesinin sandığa tam olarak yansımasıyla ilgili oluşan iklimi tarif eder. Türkiye'de bu anlamda havası puslu iki seçim vardır, onlar da 1946 seçimleri ile 1982'deki anayasa referandumudur. Öyle ki 1946 seçimleri literatüre 'sopalı seçim' olarak geçmiştir. Keza 1982 Anayasa referandumu da buna benzer bir leke taşır.
İçişleri Bakanlığı olarak bizim görev alanımız, seçimin mesajı ile ilgili değildir. Çünkü orası milletin iradesine ait bir alandır ve mesaj millete aittir. Bizim görev alanımız, seçim iklimi ile ilgilidir. Adayların, partilerin propaganda ve ifade hürriyetini tam olarak kullanabilmesi; kampanya döneminde herhangi bir güvenlik sorunu yaşanmaması; adaylar arasında fiili bir gerginliğe mahal verilmemesi; seçmenlerin sandığa ulaşmasında, oy verme hakkını kullanmasında bir aksaklık yaşanmaması; seçim sonuçlarının tam ve sağlıklı olarak alınıp sürecin hatasız olarak tamamlanması; bu sayede seçim ikliminin, deyim yerindeyse bir bahar havasında olması, İçişleri Bakanlığının seçimle ilgili görevlerimizin tam ve kısa bir tarifidir" ifadelerini kullandı.
"Seçim güvenliği üzerinden baskı ve kaos oluşturulmaya çalışılıyor"
Seçim güvenliği üzerinden bir baskı ve kaos oluşturulmaya çalışıldığını ifade eden Soylu sözlerine şöyle devam etti:
"Bu tarifi yapmamın sebebi, son yıllarda, kendi hesaplarına seçimin mesajına odaklanmak yerine, seçim iklimini bozmak isteyen bir iradenin varlığı sebebiyledir. Son yıllarda sürekli olarak seçim güvenliği üzerinden bir baskı ve kaos oluşturulmaya çalışılıyor. Belli bir takvimle gündeme sürdükleri klişe senaryoları var. Üç aşamalı çalışıyorlar. Birinci aşamada seçmen askı listeleri üzerinden; sonrasında ifade hürriyeti üzerinden son olarak da oyların sayımı üzerinden bir manipülasyon ortaya koymaya çalışıyorlar. Ya kendi başarısızlıklarına kılıf arıyorlar ya da ülkenin seçimler yoluyla, demokratik yollarla tahkim ettiği istikrarı bozmaya çalışıyorlar. Şu anda bu saydığım üç aşamalı iklim bozma çalışmasının ilk evresindeyiz. Önce 'Suriyeliler oy kullanacak' spekülasyonunu yapmaya çalıştılar. Buraya gerçek rakam ve bilgilerle cevap verince bu sefer sus pus oldular. Bu sefer adres taşıma ve ölü seçmen şaibesi ortaya koymaya çalıştılar. Buna da hem bakanlık olarak hem de
Yüksek Seçim Kurulu, belge ve rakamlarla cevap verdi. Hatta bu hafta ortası Ankara'da gerçekleştirdiğimiz bölge toplantısında, jandarmamız üzerinden atılmaya çalışılan ahlaksız bir iftiraya tüm hukuki dayanaklarıyla ve rakamlarla cevap verdim. Şimdi sıradaki iftiralarını bekliyoruz. Ancak bizim alnımız aktır, tüm süreçlerimiz şeffaftır, ülkemizdeki bütün hukuk süreçleri eksiksiz çalışmaktadır; anayasal tüm kurumlar da Allah'a şükürler olsun görevinin başındadır. Şunu da net şekilde ifade etmek isterim. Bundan sonraki süreçlerde de hiçbir tezvirata ve manipülasyona da alan bırakmayacağız. Hiç kimsenin seçimlere şaibe veya gölge düşürmesine, kimsenin keyfine göre seçimin ikliminin bozulmasına, Türk siyasetine ve Türk demokrasisine iftira atılmasına müsaade etmeyeceğiz" diye konuştu.
"Dijital sistemler üzerinden iftira ortaya koyulmaya çalışılıyor"
Son yıllarda özellikle bilgisayar sistemleri işin içine girdikten sonra, seçim sonuçlarının alınmasıyla ilgili de dijital sistemler üzerinden bir iftira ortaya koyulmaya çalışıldığını söyleyen Soylu, bazen bir işin mantığının, bütün şaibeleri yok ettiğini ifade etti. Türkiye'de seçimlerin dijital ortamda yapılmadığını ifade eden Soylu, "Oy kullanımı da, oyların sayımı da dijital değildir. Vatandaş oyunu fiilen mühür basarak kullanır; sayımlar sandık başkanının başkanlığında, her partinin müşahitleri huzurunda yapılır, tutanağa geçirilir ve sonra da bunlar birleştirilir. Elbette ki sonuçların toplanması, kimin kazandığının hesaplanması noktasında veriler bilgisayara girilmektedir. Ancak kesin sonuçlar yüksek seçim kurulunun resmi internet sitesinde sandık bazlı olarak yayınlanır.
Yani eğer siz bir partinin sandık müşahidiyseniz, görevli olduğunuz sandıkta kime kaç oy çıktıysa, sandık sonuçları açıklandığında zaten bunu kontrol etme şansına sahipsiniz. Yani bizim seçim sistemimizde sürecin başında insan vardır, sonunda da yine insan vardır. Dolayısıyla oyların sayımı noktasında birilerinin bilgisayar yazılımı yoluyla veya birkaç tıklamayla sonuçlar üzerinde etkili olduğu iddiasının gerçekle bağdaşır yanı yoktur, bir mantıklı izahı da yoktur ve bugüne kadar hiçbir seçimden sonra sonuçlara etki edecek bu çapta bir itiraz vuku bulmamıştır" dedi.
"Seçim güvenliği için üç ana başlıkta tedbirler alındı"
İçişleri Bakanlığı olarak seçim ikliminin güvenliği noktasında tedbirleri "kampanya güvenliği", "oy verme güvenliği" ve "oy sayımı güvenliği" olmak üzere üç başlıkta ele aldıklarını hatırlatan Soylu, şunları söyledi:
"Bütün bu süreçleri etkin ve verimli bir şekilde yürütmek için birimler arası koordinasyon ve iletişimi sağlamaya ayrı bir önem verdik. Seçimin tüm süreçlerini koordinasyon içinde takip etmek ve herhangi bir aksaklığa meydan vermemek için bakanlık merkezimizde bir bakan yardımcımızın başkanlığında 'seçim koordinasyon komisyonu' oluşturduk ve hemen 2 toplantı gerçekleştirdik. Ayni şekilde her ilde GAMER bünyesinde bir vali yardımcısı başkanlığında 'seçim koordinasyon merkezleri' oluşturulmuştur ve buradan da merkezdeki komisyonumuza bilgi akışı sağlanmaya başlamıştır.
Bunun yanı sıra emniyet ve jandarma birimlerimizde merkez ve illerde olmak üzere yine seçim koordinasyon merkezleri oluşturduk. Bu merkezlerde toplam 6 bin 939 personel görevlendirdik ve bu personelin tamamına eğitim verdik. Süreçlerle ilgili sadece kendi içimizde değil kamuoyu ile de sağlıklı bilgi paylaşabilmek maksadıyla illerimizde sayın valilerimiz de basın mensuplarıyla belirli aralıklarla seçim güvenliği ile ilgili toplantılar yapacaklardır."
"Polise, jandarmaya karşı gelmek marifet değildir"
En temel çizgilerinin hukuk olduğunu vurgulayan Soylu, şöyle devam etti: "Kampanyada güvenlik tedbirlerimizi planlarken ifade ve propaganda hürriyetinden taviz vermemeyi ve bu konuda hukuktan sapmamayı temel prensip olarak belirledik. Yani bir yerde stand açılıyorsa, bir miting düzenleniyorsa ve yasal izinleri alınmışsa, burada gerekli tüm güvenlik tedbirleri, propaganda faaliyetlerine engel olmayacak şekilde alınacaktır. Burada en temel çizgimiz, hukuktur. Yasal izinler ve prosedürler noktasında herkesin hassasiyet göstermesi en büyük arzumuz ve ricamızdır. İyi niyetle de olsa gelişigüzel stand açılmamasına, rastgele miting veya yürüyüş düzenlenmemesine, bu konulardaki yasal çerçeve neyse buna riayet edilmesini rica ediyorum. Böyle bir program yapmak isteyen parti veya adayların, -olabilir- konuyla ilgili net bir bilgisi yoksa bile en azından en yakın emniyet biriminden veya mülki amirden süreçle ilgili bilgi almaya çalışması, bence en doğru harekettir.
Arkadaşlar, bizi hukuk korur. Hukuktan sapmadığımız sürece, bütün süreçleri sağlıklı bir şekilde yürütme imkanımız olur. Bildirimde bulunmadan bir stand açıp veya yasal izinleri alınmamış, korsan bir gösteri düzenleyip sonra polisle karşı karşıya gelmek, jandarmayla karşı karşıya gelmek marifet de değildir, siyaset yapma usulü de değildir. Dolayısıyla bu faaliyetlerle ilgili olarak tarafların ilgili mevzuatı takip etmesi hususunu tekrar rica ettiğimi, burada herhangi bir kanunsuzluğa da göz yumamayacağımızı ifade etmek isterim."
Huzur uygulamaları ve mitinglerde üçüncü göz uygulaması
Huzur uygulamalarında ve mitinglerde daha önce de uygulanan üçüncü göz uygulamasına, bu dönemde de aynen devam edileceğini ifade eden Soylu, "Bu yöntemde, sahada iki personelimiz denetim yaparken bir üçüncü personelimiz de daha dışarıdan onları izliyor. Böylece ekip olarak alanı daha geniş bir bakışla takip etme imkanı buluyoruz. Bir de buna ilaveten, online bağlantı sağlayabildiğimiz polis yaka kameraları alıyoruz. Şu an itibariyle sayıları bildiğim kadarıyla 400'ü geçmiş durumda. Normal polis kameraları haricinde bu yeni nesil yaka kameraları, üzerinde taşıyan polisin gördüğü görüntüyü aynı anda canlı olarak merkezden izleyebilmesine imkan tanımaktadır. Dolayısıyla mitinglerde, toplumsal olaylarda merkezden risk analizi yapabilmemize ve ekiplerimizi yönlendirmemize imkan tanıyor" dedi.
"Uyanık, aktif ve dikkatli olun"
Küçük tedbirler konusuna özellikle vurgu yapan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Üst araması,-ray kontrolü, araç altı taraması, hatta araç araması gibi konularda arkadaşlarımız uyanık, aktif ve dikkatli olmalıdır. Özel güvenlik ve polis memuru arkadaşlarımı özellikle buradan ikaz etmek istiyorum: giriş çıkış aramaları konusunda ihmalkar olmayın ve kendinize güvenmeyin. İnsanların şekline şemaline bakıp 'buna bakmaya gerek yok' demeyin. Talimat neyse, eksiksiz yapın. Üşenmeyin, erinmeyin. Allah göstermesin, görevli olduğumuz yerde bakmakta ihmal ettiğimiz küçücük bir çanta veya paket; sormadığımız tek bir kimlik, memleketimizin kabusumuz olabilir. Bunun yaşanmış birçok örneği vardır. Buradan vatandaşlarımıza da kolluk birimlerimize yardımcı olmalarını, hassasiyet göstermelerini rica ediyoruz. Unutmayın ki bu eylemleri yapanlar, bu işler için eğitilmiş, yapacağı eyleme odaklanmış profesyonel kişilerdir.
Her türlü tiyatroyu oynayabilirler, her türlü taktiği kullanabilirler. Dolayısıyla küçük tedbirler noktasında kişilerden bağımsız, tahminlerimizden bağımsız olarak ama elbette ki nezaket içinde, insanları rahatsız etmeden, görevlerimizi en iyi şekilde yapmak durumundayız" ifadelerini kullandı.