Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, FETÖ mensuplarının ihanetlerinin hesabını yargı önünde verdiklerini söyleyerek, "Adalet mekanizmasını araçsallaştıran FETÖ, yargı sistemine, milletimizin adalet beklentisine ve adalete duyulan güvene de en büyük kötülüğü yapmıştır. Elbette yargı sistemimiz başta olmak üzere Türkiye 15 Temmuz'dan sonra bu örgütlü yapıdan kurtulmak için kararlı bir arınma sütrecini başlatmıştır. Devletin tüm kurum ve kuruluşlarıyla bu arınma sürecinin başarıyla tamamlamaya kararlıyız. 15 Temmuz'daki hain kalkışmaya eylemli olarak katılanlar darbeciler hakkında davcalar kesin hüküm yolunda ilerlemektedir. 236 dosyada ilk derece mahkeme kararlarını vermiştir, 53 dosyada yargılamalar devam etmektedir. Yargı mercilerimizin doğruyu bulma, adalete, hakkaniyete uygun sonuçlara ulaşma, haklıyı haksızdan, suçluyu masumdan ayırma yönündeki çabalarını takdirle izliyoruz, takip ediyoruz. Bizim bu mücadelede iki kırmızı çizgimiz var. Bunlardan birincisi, bu mücadelenin asla rehavete kapılmadan, amacını kaybetmeden sürmesidir. İkincisi, haktan, hukuktan ve adaletten asla ama asla taviz verilmemesidir. Bir tek suçlunun cezasız kalmasına da bir tek masumun haksızlığa uğramasına da asla tahammül edemeyiz. Yaş ile kurunun ayrılması elbette yargının temel görevidir. Soruşturma ve kovuşturmaların bu hassasiyet içerisinde sürmesi, ilgisiz isimler ve toplumsal kesimlerin bu süreç içerisinde incitilmemesini, bu mücadelenin sosyal meşruiyeti ve başarısı için de vazgeçilmez bir unsur olarak görüyoruz" ifadelerini kullandı.
Gül, cezaları arttırdıklarına işaret ederek, " Cinsel saldırıdan üç yıl yatıyordu daha önce, şimdi dokuz yıl yatıyor; bunu Hükûmetimiz artırdı Meclisimizin takdiriyle. 'Yani bu arada 4-5 kez boşalacakken cezaevleri niye kalabalık?' Uyuşturucudan 57 bin 674 kişi cezaevinde. Yani bunları almayalım diyorsak, mahkemeler getiriyor, buna yönelik kapasite artırılıyor, yapılıyor. Cinsel suçlardan 19 bin 66 kişi, terörden 44 bin 690 kişi. Değerli arkadaşlar, adam öldüren birisi 2005 öncesi dokuz yıl yatıyordu, bugün yirmi dört yıl yatıyor. Dokuz yıl yatıp çıkıyordu, istiyorsanız dokuz yıl yatsın, cezaevlerini boşaltırız. Meclisin elinde, bugün verin teklifi bunu eleştiren arkadaşlarımız, hemen cezaevlerinde bu sayılar gider. Yani ben burada bir realiteyi söylüyorum. Adam öldürmeden dokuz yıl yatıp çıkıyordu, şimdi yirmi dört yıl" dedi.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, sıfır atık projesiyle israfın önlenmesinin, kaynakların daha verimli kullanılmasının, atık oluşumunun sebeplerinin gözden geçirilmesiyle atık oluşumunun engellemesinin, atığın ayrıştırılmasının ve geri kazanımının hedeflendiğini belirterek, "2023 yılına kadar tüm ülkede sıfır atık sisteminin kurulumu tamamlanacaktır. Uygulamanın 2023 yılında tamamen faaliyete geçmesiyle yıllık 20 milyar lira tasarruf, 100 bin kişiye de doğrudan istihdam sağlamayı hedeflemekteyiz. Atık toplama maliyetlerinin yüksek olması ve yerel yönetimlerin atık yönetimine ayırdıkları bütçenin yetersizliği nedeniyle etkin kaynakta ayırma sistemlerinin oluşturulamaması geri kazanılabilir atıkların ekonomiye kazandırılması sürecini olumsuz etkilemektedir" şeklinde konuştu.
Kurum, kentsel dönüşüm ile şehirlerin afet riskine karşı dayanıklı olmasının amaçlandığını belirterek, "Ülke genelinde 6306 sayılı kanun kapsamında 8 milyon 734 milyon kaynak kullanılmıştır. Ayrıca 6306 sayılı kanunun uygulanmasında yaşanan sorunları çözmek ve dönüşümünü hızlandırmak üzere kanun teklifiyle birlikte 10 Aralık 2018 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Düzenleme ile başta bina tamamlama sigortası olmak üzere dönüşümün önünü açacak ve hızlandıracak uygulamalar getirmektedir" diye konuştu.
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, tarımdaki desteklerden bahsederek, "2019 yılında 16 milyara varan destekler var. Yani her zaman bunu konuşuyor olabiliriz, ben de Bakanlığa gelir gelmez şunu sordum: "Arkadaşlar, bu kadar destek veriyoruz, bu işin bir etki analizine bakalım." Hakikaten de bakmak o kadar kolay da değil ama etki analizine şöyle bir baktığımız zaman -genel bir perspektif yapalım- on altı yılda destekler 8 kat artmış, yüzde 20 bitkisel üretim artmış, yüzde 180 hayvansal üretim artmış, yüzde 146 süt üretimi artmış. Desteklerle ilgili genel bir ufak eleştiri oldu burada, kalan desteklerin ödenmesiyle ilgili. Yılbaşından önce bütün kalan destekleri ödeyeceğiz" ifadelerini kullandı.
Şarbon konusunda Pakdemirli, "Bakın, şarbon bir deri hastalığıdır, antibiyotikle geçer ve hayvanlardan insana bulaşabilir. Bununla ilgili hiçbir şekilde yakın bir zamanda Türkiye'de ölüm vakası olmamıştır insanlarda ve geçen yıl, ondan önceki yıl, ondan bir önceki yıl, ondan bir önceki yıl Türkiye'de ne kadar görüldüyse o kadar görülmüştür. Bu, ithal gelen hayvanlarla ithal edilen bir şey değildir çünkü Brezilya'dan bir hayvanı yüklediğiniz zaman kuluçka süresi beş gündür. Buraya transfer süresi otuz gün olan bir hayvanın beş gün içerisinde yolda ölmesi lazım. Bu çok basit şeyleri lütfen ama lütfen aklınızda tutun. Bakın, şarbonu konuştuğunuz sürece yavrularınızın okullarından gereksiz yere menülerinden etler çıktı, gereksiz yere Türkiye'de et tüketimi düştü. Bize bugün diyorsunuz ya 'Eti fazla ithal etmişsin'. Yok, et tüketimi Türkiye'de düştü. Bu konunun artık Türkiye'de mevzu olmaması gerekiyor. Hangi düşünceye sahip olursa olsun hiçbir Bakan, hiçbir hükûmet vatandaşına bile bile kötü bir ürün yedirmez" dedi.