Kars'ta Tarih çöplerin içinde yatıyor!
Kafkasya Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Merkezi Derneği Başkanı, Araştırmacı Yazar Erkan Karagöz, Kars il genelinde birçok tarihi kalıntının çöpler arasında kaldığını dile getirerek, bu değerlere sahip çıkılmadığını söyledi.
Karagöz, Kars’ın önüne gelenin hoyratça örselediği, bir köşesinden parçaladığı, bir taşını koparttığı, gülünü yolduğu, ağacını kestiği, tarihini yerlerde süründürdüğü bir kent yorgunu haline getirildiğini de ileri sürdü.
Kars’a her geldiğinde heryeri gezerek araştırmalar yaptığını söyleyen Karagöz, tarihi varlıkların çöpler arasında yattığını gördüğünü söyleyen Erkan Karagöz kaleme aldığı yazısında çarpıcı ayrıntılara değindi.
“Bir kent düşünün, 40 yıl önce ayrıldığı coğrafyayla yeniden bir araya geliyor. Bir kent düşünün, yoksul, toprak damlı. Bir imparatorluğun en ücra köşesinde sınırı beklemekten, bir şeylere “kapı” olmaktan başka bir şeyi olmayan, yüzyıllardır yaşadıklarından sonra başına gelen hiçbir şeye hayret etmeyen, devletlerin al-veriyle istemeden bir elden birine geçen bir kent düşünün.
Kırk yıl önce evini terk edip, bilmediği bir coğrafyaya giden, ayakta durmaya çalışan, bütün zorluklara göğüs gererek, herkesin ondan umut kestiği bir anda ve oradayken onurlu duruşu ve verdiği mücadeleyle kendini ezdirmeyen, çok şeyler öğrenen, hayatına çok şeyler katan, kendini ezenlere boyun eğmeyen bir delikanlı düşünün. Kırk yıl sonra geri dönüyor. Kapıyı açtığınızda gözleri, sesi tanıdık gelen o delikanlı size bilmediğiniz şeyler anlatıyor, bilmediğiniz şeylerden söz ediyor.
Bir kent düşünün. Kırk yıl sonra geri dönen. Kırk yıl ondan çok şey götürememiş, çok şey katmıştır hayatına. Geniş ferah caddeleri, bir geometri harikası; gökyüzünden bakıldığında parmaklıklar arasındaki bir mahkûmun her şeye rağmen umudunu yansıtan ışıltılı gözleri gibi göğe bakan çatılarıyla, dantel gibi işlenmiş binaları ile biraz değişmiş, ama o kırk yıl önceki vakur duruşundan hiçbir şey kaybetmemiş bir kent düşünün.
O kent, kırk yıl sonra evine dönen, bir zamanların delikanlısı, bugün döndüğü evinde kendi nimetlerinden yararlanan insanlarının hoyrat ellerinde keçelleşiyor, tahrip ediliyor günden güne.
O kırk yıl önce çekip giden delikanlı, yoruluyor, yaşlanıyor, hırpalanıyor, anlamıyor kimseler onu. “Evlat,” diyor, kendisini anlamaya çalışan bir çocuğa; “Evlat biz bu saçları değirmende ağartmadık, onlar müstahkem mevkileridir acılarımın,” diyor. Çocuk anlıyor mu? Bilinmez.
Kırk yıl sonra evine dönen, bugün dönüşünün üzerinden neredeyse 100 yıl geçmiş bir tarih yorgunudur Kars. Önüne gelenin hoyratça örselediği, bir köşesinden parçaladığı, bir taşını koparttığı, gülünü yolduğu, ağacını kestiği, tarihini yerlerde süründürdüğü bir kent yorgunudur artık. Bugün sahip olduğu her şeyin, ama her şeyin bedelini elinden alınmış özgürlüğü ile kuruşu kuruşuna ödemiş bir kentti oysa.
Onu tanımayanlar için hiçbir şey ifade etmeyen, devasa bir tarih arşivi olan bu kentte yapılanlara karşı ben yazmaktan, birileri yıkmaktan vazgeçmiyor.
Tarih çöplerin içinde yatıyor! Molozların arasında! Alın size iki örnek daha. Bir yıl kadar önce resimlerini gönderip alınmasını istediğim bazalt yol babaları ne oldu, bilmiyorum. Hala aynı yerdedir umuyorum. Kültür’ün, Koruma’nın, Müze’nin bolluğundan geçilmeyen bu kentte, onlar hala bir yol ayrımında, Kümbetli köyünün yol ağzında, birilerinin gelip kendisini almasını bekleyen umarsız-dilsiz bekleşiyorlar mı? Yoksa biri götürüp evinin temeline taş diye çakmış mıdır? Bilmiyorum. Bir de Beylerbeyi Sarayının çevre temizliği sırasında çıkan şu muhtemelen Bizans döneminin lahdi veya sunağının parçaları. Molozlarla atıldı mı acaba?
Hayatlarında bir çiçek ekmemiş olan, ellerinde testere ile bir gecede, Kars’taki bütün yüz yıllık söğütleri erkeğini-dişisini ayırt etmeden” polen” yapıyor diye biçen; bu ağaçların erkeğinin polen yapmadığını bilmeyen zevat-ı muhteremler, acaba “gölge yapıyor “diye yüz yıllık anıt ağaçlara, örneğin Aynalı köşkün iki nazlısı Huş ile Kayın’a kıyarlar mı diye vesveseye kapılıyorum, korkuyorum.
Korkum yersiz değil. Çünkü, bu kırk yıl önce vatanına dönmüş yorgun kentin sahip çıkanı yok, yöneticisi de asla olmadı.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.