Arıkan, Kars’ın Sorunlarını Kars’ta Dile Getirdi
Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Kayseri Milletvekili Mahmut Arıkan, Kars’ın sorunlarını Kars’ta dile getirdi.
Tacettin DURMUŞ
Arıkan, Partisinin Kars İl Başkanlığında İl Başkanı Erkan Timuroğlu, Teşkilat Başkanı Nesim Demir ile birlikte basın toplantısı düzenleyerek Kars’ın sorunlarını masaya yatırdı. Arıkan başta ekonomi olmak üzere, eğitim, anayasa tartışmaları, kira ve konut krizi ile birlikte ülkede tartışılmayan konuları gündeme getirdi.
Toplantıda gazetecilere açıklamada bulunan Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Türkiye’nin gündeminin çok yoğun olduğuna dikkat çekerek, “Sadece bir gün gündemi takip etmezseniz ertesi gün “Ashab-ı Kehf” gibi uyanıyorsunuz.” Dedi.
Okulların henüz açılmasına rağmen Kars’ta da başta okul servisi sorunu olmak üzere, birçok sorunun devam ettiğinin altını çizen Arıkan, henüz ortaokul çağlarındaki evlatların da ekonomiden ve politikadan konuşur olduğunu söyledi.
Ülke sorunları ile Kars’ın sorunlarını da örtüştüğünü dile getiren Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Kayseri Milletvekili Mahmut Arıkan açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
HENÜZ ORTAOKUL ÇAĞLARINDAKİ EVLATLARIMIZ EKONOMİDEN VE POLİTİKADAN KONUŞUR OLDU
Henüz ortaokul çağlarındaki evlatların da ekonomiden ve politikadan konuşur oldu. Nasıl konuşmasınlar? Test kitapları masrafı ile onlar muhatap. Kantin fiyatları ile onlar muhatap. İç güvenlikteki her türlü zafiyetle onlar muhatap. Türkiye’nin meselesi çok. Fakat bu tablo karamsarlığa düşürmesin, çözüm de çok!
ANAYASA TARTIŞMALARI DEVAM EDİYOR
Anayasa Tartışmaları Değerli arkadaşlar; malumunuz Eylül ayındayız. Eylül denilince, akıllara siyasi tarihimizin kara lekelerinden biri olan 12 Eylül gelir. Bu dönemde, toplumu bilerek kutuplaştıranların, gençlerimizi ısrarla kamplaştıranların sonuçta ülkemize hangi ağır bedelleri ödettiğini de hep beraber gördük. Aradan 43 yıl geçti, bugün de hâlâ bu acı tecrübelerden ders çıkarmayanların olduğunu görüyoruz. Hatırlatmak isterim; 12 Eylül darbesinin ardından darbeciler, antidemokratik uygulamalarla ülkeyi kontrol edebilmek için askerin 'sorgulanamaz' kararları ile 1982 anayasasını hazırlatmıştı. Bu yolla o günün muktedirleri kendi iktidarları için ‘sınırsız’ bir yetki elde etmişlerdi. 2 Yıllar içinde Türkiye 12 Eylül'ün antidemokratik uygulamaları ile yüzleşti. Ve 1982 Anayasası 23 kez değiştirildi. Buranın altını çiziyorum 23 kez değiştirildi. Bu 23 değişimin 12’si AK Parti döneminde oldu. 177 maddelik anayasanın 30’u aynı maddelerde olmak üzere toplam 134 hükmünde değişikliğe imza attı. Ve 2017’de bir yönetim sistemi değişikliğine gidildi. Şimdi İktidar yeniden, başka hiçbir derdimiz yokmuş gibi, yine Yeni Anayasa Tartışmasını başlattı. Hani internette, gençler çok fazla kullanıyor bu tabiri ben de tam burada uygun olduğunu düşünüyorum AK Parti ve Sn. Erdoğan ne zaman sıkışsa onlara hemen “Anayasa Perileri” geliyor. Sihirli bir ses onlara “Anayasayı değiştirin” diyor. Peki, bu arkadaşlarımıza bu anayasa perileri niçin geliyor:
1-Bu memleketin esas meselelerin konuşulmasını istemiyorlar.
2- Bu milletin esas sorunların konuşulmasını istemiyorlar.
3- Devleti değil algıyı yönetmek istiyorlar. Bu oyunun kuralı çok basit arkadaşlar! Anayasa tartışmaları ile insanlar kamplaştır. Kim daha demokrat, kim darbeci bunları belirle. Kendini vatanperver ilan et, ötekileri vatan haini. Sonra? Ne ekonomi konuşulsun ne iç güvenlik konuşulsun ne de dış politika… Şimdi ben biliyorum bazı yandaş arkadaşlar hemen bu bölümleri kesecek ve şöyle bir süslü başlık ile medyaya girecek “Yeni Anayasa’ya Karşılar” Yahu arkadaşlar şunu anlayın artık biz size karşıyız size! Sizin keyfi uygulamalarınıza karşıyız! Sizin bu keskin dilinize karşıyız! Mesele bundan ibaret. 3 Şuna buradan bir açıklık getirmek istiyorum. Biz Yeni Sivil Anayasa’ya karşı olamayız. Elbette bu metin sivilleşmeli, Türkiye’mize yakışır bir mutabakat metni olmalıdır. Memlekette adaleti, hukukun üstünlüğünü ve özgürlüğü temin etmelidir. Fakat bunu 20 yıldır tek başına iktidarda olan bir iktidarın tekrar tekrar dile getirmesi acınasıdır. Bu türkü bize 10 yıldır bize söyleniyor. Peki 10 yıldır bu ülkeyi kim yönetiyor? AK Parti ve Sn. Erdoğan. Hem de tek başına. Çok değil biz 2017’de büyük büyük cümleler ve vaatlerle anayasa değişikliği yapmadık mı? Niye orada aklınıza gelmedi, bu yeni düzenlemeler? Ben size söyleyeyim, iktidar artık bu ülkeyi yönetemiyor. Yorgun, bitkin, beceriksiz kadroları tükendi. Şimdi önümüzde seçim var. Ekonomisi bitmiş, sosyal yapısı tahrib olmuş bu ülkede var olabilmelerinin koşulu kargaşa ve kamplaşmadır. Anayasa tartışması tam da burada devreye girer. Aziz milletimizin bu oyuna gelmeyeceğini ümit ediyoruz. Bizim konuşacak önemli çok başka meselelerimiz var.
TARTIŞILAMAYAN KONULAR
Tartışılamayan Konular Muhterem Arkadaşlar: Öyle bir noktaya geldik ki, esas meseleleri bir türlü gündeme alamıyoruz. Biz temmuzda, bizzat ben Meclis kürsüsünde söyledim, meclisi kapatmayalım, emekli zammını bir daha gündeme alalım. Bu insanlar perişan olacak dedim. İktidarın umurunda bile olmadı. Şimdi kimse soruyor mu? Emeklinin hali nicedir diye? Şimdi buradan çıkalım meydanda emeklilerimizle konuşalım, emekli maaşı ile geçinebilen var mı? Emekli maaşı zammı gelecek bir zamanda gündeme alınacakmış. Sn. Cumhurbaşkanı, sağ olsunlar bir nazar eylemişler. Hani Anadolu’da derler ya “zenginin gönlü oluncaya kadar fukaranın canı çıkar”. Tam da bu durumu yaşıyoruz. Emeklinin canı çıktıktan sonra iktidarın gönlü olsa ne yazar olmasa ne yazar. 4 İnsan sormadan edemiyor, yeni anayasa tartışmaları emekli maaşına nasıl etki edecek? Ya da bu zammın önündeki engel anayasa mı da biz bunu tartışıyoruz? Kıymetli basın mensupları, Türkiye’de konuşmamız gereken çok konu var. Önümüze sürekli “onu seçersen hain, bunu seçersen falansın” diyorlar. Konuşamıyoruz! Konuşmamız için gereken her şeyi yapıyorlar. Ama biz Saadet Partisi olarak başta meclis kürsüsü olmak üzere, her yerde bu esas meseleleri gündeme getireceğiz.
EĞİTİMİ KONUŞMAMIZ GEREKİYOR
Konuşamadığımız konulardan birini ele alacağım: Eğitim. Biliyorsunuz geçen hafta okullarımız açıldı üniversitelerimiz yeni döneme başlayacak. Bizim ana gündemimizin eğitim olması gerekir; zira eğitim açığı, başka hiçbir şey ile ikame edilemez! 2A ve 2E birbirlerinden bağımsız düşünülemez! Nedir bunlar? Ahlak ve Adalet, Eğitim ve Ekonomi! Ben eğitim ve ekonomi ilişkisi ile ilgili birkaç acı gerçeği, ifade edeceğim. Sendikaların yaptığı bir araştırmaya göre; - Okul öncesinde geçtiğimiz yıl eğitime başlama maliyeti 7 bin 626 TL iken, bu yıl 17 bin 234 TL’ye, - İlkokulda ise geçtiğimiz yıl okula başlama maliyeti 12 bin 500 TL iken, bu yıl 28 bin 295 TL'ye yükselmiş. - Sadece kırtasiye ürünlerindeki artış oranı da %92 ile %318 oranları arasında değişim gösteriyor. Okula başlamanın maliyetiyle de bitmiyor üstelik. Okulda karnını doyurmak isteyen evlatlarımız kantin fiyatlarıyla da baş etmek zorunda. - Hesaplamalara göre; içinde bir meyve, basit bir sandviç ve sütün yer aldığı menülerde haftalık maliyet yaklaşık 200 Liraya, aylık da 800 Liraya ulaşıyor. 5 2 veya 3 çocuğu okula giden aileler var; bu maliyetlerin üstesinden nasıl gelecekler? Şimdi daha acı bir veri: Son yapılan araştırmalara göre, Türkiye’de her 4 çocuktan 1’i okula aç gidiyor. Her 4 çocuktan 1’i… Bu çocuklar bizim çocuklarımız. Bizim evlatlarımız. Bu yanlış ekonomi politikalarının, bu kesif fakirliğin faturası çocuklarımıza kesiliyor. Buna yürek nasıl dayanır? OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) ortalamalarına göre Türkiye’de 100 çocuktan 22’si yoksulluk içinde büyüyor. 2021 verilere göre, OECD ülkeleri içinde çocuklarda yoksulluğun en yüksek olduğu ülke yüzde 27,4 ile Kosta Rika. İkinci sıradaki Türkiye’de bu oran yüzde 22,4. Bu iktidar, bu çocukların yüzüne nasıl bakıyor? Evlatlarımız sabah aç, okulda aç. Ufak öğünlerle günü geçiştiriyorlar. MEB’in bu çocukları okullarda doyuracak bütçesi mi yok? Var. Her türlü kaynak var. Elhamdülillah bizim kaynaklarımız yeterli. Bizim bunu gerçekleştirecek iktidarımız yok. Bizim yöneticilerimiz yetersiz. İktidarın beceriksizliğinin faturası yavrularımıza ödetilmemeli!
MÜLAKAT MESELESİ
Eğitimin her iki tarafını, hem öğrencileri hem de öğretmenleri ilgilendiren başka bir mesele: Mülakat. Türkiye bir eşitsizlikler ülkesi. Eğitimden, istihdama; gelir dağılımından yatırıma gençlerimiz bu eşitsizliği, bu adaletsizliği iliklerine kadar hissediyor. Adayları eşitleyecek tek sistem var elimizde, Merkezi sınav. Tabi bir ara onu da sulandırmaya çalıştılar. Fakat yine de merkezi sınav en ideal olanı. Bu sefer Milli Eğitim Bakanlığı keyfi bir uygulama ile, merkezi sınavın adayların alın terini hiçe sayıyor. Siz şimdi, hangi öğretmen adayı ile konuşsanız, hangi platform ile görüşseniz önce “mülakata”, “kayırmaya”, “nepotizme” tepki gösterir. Kamuoyu bu mülakat konusunda adeta ortak bir görüşe sahip. 6 Ayrıca mülakatları kaldırmak, Sayın Cumhurbaşkanının vaadiydi. Dün bir açıklama yaptı: “Ben seçim vaatlerim içinde böyle bir söz verdiysem, bunu Milli Eğitim bakanımla, İçişleri Bakanımla görüşmek suretiyle, yeni bir yol haritasıyla ilerletiriz.” dedi. Biz bu tip açıklamaları alışkınız ama Sn. Cumhurbaşkanı’ndan en azından bu sefer, bu konuda samimiye bekliyoruz. Biz vatandaş olarak Sn. Cumhurbaşkanına güvenmek istiyoruz. Biz bu konunun da mecliste yakın takipçisi olacağız. “Mülakat değil, Liyakat” diyoruz.
KİRA VE KONUT KRİZİ
Bir başka mesele kira ve konut krizi. Biz müddettir medyada birbirlerini darp eden, sokak ortasında birbirlerini öldüren kiracı-ev sahibi kavgalarına tanık oluyoruz. İnsanlar barınamıyor. Yüksek kira bedelleri yüzünden insanlar geçinemiyor. Bu kriz de, toplumsal gerginliği artırıyor. Bu olayların önüne geçmek için şimdi de, fahiş kira artışı yapan ev sahiplerine hapis ve para cezası uygulanması gündeme geldi. Dahası “boş evlere vergi” beklentisi de var. Ne kiracı memnun ne de ev sahibi. Kiracıyı koruyalım derken yeni yeni krizler yaratılıyor. Tüm bunların nedeni yetersiz konut değil. Fakat biz bu konuyu da konuşamıyoruz Türkiye’de.
ESAS MESELE: EKONOMİ
Konuşamadığımız mesele çok. Burada sayıp dökmekle bitmez. Ben niçin konuşamadığımızı söyleyeyim. Aman ha bu sırrı da her yerde paylaşmayın. Bütün yaşadığımızın fecaatin tek bir sebebi var: kötü ekonomi yönetimi! İktidar tek bir gündemi var: kötü ekonominin konuşulmamasını sağlamak. 7 Malumunuz dün yeni faiz %30 olarak açıklandı. Piyasalar da hareketlenmeler oldu, kredi kartı faizlerine düzenlemeler geldi. İster istemez yine soruldu “Ne Oluyor?”. Bu soruya teknik cevaplar vermek mümkün fakat basitçe “Değişen bir şey yok” demek yerinde olacaktır. Sayın Erdoğan 3 yıl önce bir “Nas Ekonomisi” ortaya attı. Kerameti kendinden menkul bu teori ile ülkeyi enflasyonist bir ortama sürükledi. 3 yılda ekonomik göstergeler alt üst edildi. Ne gözlerdeki ışığı görebildik ne de vatandaşın cebine yarayacak bir hamle. Şimdi Nas Ekonomisi yerini Rasyonel Ekonomi Politikalarına bıraktı. Onun da kerameti kendinden menkul. Her ay faiz kademeli olarak artırılıyor. Naslar’dan haber var mı? Yok. Madem faiz yükseltilecekti niye bu kadar beklediniz diye sorulunca cevap alabilecek misiniz? Hayır. Üzgünüm, fakat değişen bir şey yok. Çünkü iktidar dün canının istediğini yapmıştı, bugün de canının istediğini yapıyor. Yarın sabah kalktığımızda Sayın Erdoğan’ın Nas Ekonomisine geçmememiz için hiçbir neden yok. 3 yılda yıkılan ekonomik istikrarı sağlamak amacıyla alınan önlemler, politika değişikliklerinin topluma maliyeti konusunda da hassas davranılmasına, uygun telafi mekanizmalarına ihtiyaç var. Bugüne kadar böyle bir mekanizma görmedik. Nitekim "Türkiye Tipi Ekonomi Modelinde" yük; Kur Korumalı Mevduat ile, enflasyon ile, kur ile vatandaşa ödetilmişti. En azından şimdi politika değişikliğinin topluma maliyeti göz ardı edilmemelidir. Adil bir şekilde bölüştürülecek destek programlarıyla etkilerin hafifletilmesi ve şeffaf iletişimle toplumun güveni korunmalıdır.
NERESİNDEN DÜZELTİLECEK?
Türkiye’deki istikrarsızlığın sadece birkaç örneğini ifade ettim. Daha böyle yüzlerce örnek bulabiliriz. Hani bir tabir vardır ya: “Hz. Davut değil Hz. İbrahim, Ayşe değil İsmail, Azrail değil Cebrail, keçi değil koç” diye. Şimdi biz bu iktidarın neresini düzelteceğiz? 8 Muhterem arkadaşlar, değerli basın mensupları; temel başlıklar halinde sizlerle paylaştığım bu problemlerin elbette birçok alt başlığı bulunuyor ve bunlara dair de çözüm önerilerimiz var. Biz Saadet Partisi olarak; ekonominin, eğitimin, iç güvenliğin önemi biliyor ve bu nedenle de bu konuya yoğun bir mesai harcıyoruz. Kadrolarımız ve politikalarımızla yaşanan problemlerin çözümü konusunda iddialıyız. Gençlerimizin ömürlerinin en verimli yıllarını çarçur eden, nesillerimizi heba eden bu yanlış anlayış ve zihniyetlerle mücadele etmeye devam etmekte kararlıyız! “
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.